Arapça sevinç demektir. Üzüntünün mukabili olan sevinç, üç türlüdür: 1- Zevk sürürü. 2- Şühûd sürürü: ilim perdesinin açılmasıyla oluşan sevinç. 3- icâbet-i semâ sürürü: Vahşet izlerini gideren müşahede kapılarını açan, sâlikin ruhunu…
MoreFarsça, neş’e, sevinç, bahtiyar, mutlu gibi anlamlan olan bir kelime. Sûfînin, kabz hâlinden bast hâline geçmesine şad denir.…
MoreFarsça, hükümdar, demektir. Hafifletilmiş olarak şeh şeklinde de kullanılır. Şeyh ve Velî’ye de, şah denir. Orta Asya ve Hindistan’daki sûfîler için, bu tâbir kullanılır: Şah Abdullah Dihlevî, Şah Muhammed Bahâeddin Nakşbend vb.…
MoreFarsça-Arapça tamlama. İki dünyanın hükümdarı manasınadır. Hz. Muhammed (s) için kullanılır. Şâh-ı kevneyn ü imâmü’l-Harameyn Nûr-u bi-şeyn ü Nebiyyü’s-Sakaleyn Hâkânî…
More: Farsça-Arapça tamlama. Levlâke levlâke lemâ halaktu’l-eflâk (Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım) hadis-i kudsîsindeki levlâk ifâdesi kullanılarak, Hz. Peygamber (s)’e Levlâk’ın hükümdarı, yani “Şâh-ı Levlâk” denir. Şâh-ı Levlâk gibi hısn-ı…
MoreFarsça tamlama, erkeklerin şahı, hükümdarı demektir. Hz. Ali için kullanılır bir tabirdir. Yüz meşakkat çekse kâm-ı dil tapar encâm-ı kâr, Her kimin mevtası âlemde Şeh-i merdân olur. Fuzulî…
MoreNecef şehrinin şahı demektir. Hz. Ali (r) Necef’te medfun olduğu için bu tabir kullanılmıştır.…
MoreFarsça-Arapça bir tamlama. Peygamberliğin şahı demektir. Hz. Peygamber Efendimiz (s) hakkında kullanılan bir tâbir.…
MoreFarsça-Arapça tamlama. Veliliğin şahı, hükümdarı demektir. Hz. Ali (r) hakkında kullanılan bir tâbirdir.…
MoreZülfikâr Hz. Ali Efendimizin (r) kılıcının ismidir. Farsça-Arapça terkib olarak, Zülfikâr’ın şahı demektir. Bu unvan, Hz. Ali (r)’ye aittir. Bunda bağlamış gaza şemşirini sultan-ı Rûm, Bunda salmış saye-i ikbâl Şâh-ı Zülfikâr. Fuzulî…
MoreArapça gören, şâhid olan, şehâdet eden demektir. Sâlikin kalbinde hazır ve mevcut olan, kalbin iştigal ettiği düşünceye, denir. Kalbi istilâ eden ilim ise, şahid-i ilm, vecd ise şâhid-i vecd olarak anılır. Bir…
MoreArapça, şehâdet eden, gören anlamına dişil bir kelime. Mezara dikine yerleştirilen, üzerinde yazı ve çiçek bulunan mermer baş ve ayak taşları hakkında kullanılan bir tâbir. Üzerindeki yazı, mezarın hangi şahsa ait olduğunu…
MoreFarsça, öğrenci demektir. Fütüvvet yolunda bir sanata giren kişiye ve okul talebesine, eskiden şâkird denirdi. Şâkird, sanatta ustalaştığı zaman, ustası ona törenle peştemal (havlu) kuşatırdı. Şakirdi ustasına peştemal kuşatır: Yetenekli öğrenciler hakkında…
MoreFarsça, ağı geniş ve bol, uçkurla bağlanan, paçaları dar, alta giyilen, dış giysisi veya bir tür pantalon. Fütüvvet yoluna giren kişi, girdiği meslekte zamanla ustalaşır, olgunlaşırsa, ona belirli bir törenle, şalvar giydirilir,…
MoreArapça yanaktaki ben’e “Şame” denir, bu bir güzellik simgesidir. Farsça akşam demektir. Suriye’nin başkenti, bilindiği üzere Şam şehridir. Ferheng’de belirme (ta’ayyun) perdeleri ve çokluk olarak tanımlanmıştır. Şam’dan çıktığım akşama dedim şâm-ı şerif.…
MoreFarsça, garipler akşamı anlamında bir tamlama. Şia’ya göre, Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının başına gelen musibetin akşamı (11 Muharrem gecesi), garipler akşamıdır. Birisinin ölüp defnedildiği günün akşamına da, garipler akşamı denir.…
MoreArapça, şan, şöhret, durum, hal gibi manaları içeren bir kelime. Allah’ın her bir tecellîsi için, ilâhî bir hüküm vardır ki, buna “sân” denir. Bu sebeple varlık konusundaki hükmetme, bu tecellîye ve varlığın…
MoreArapça, içecek şey, anlamında bir kelime. Aşk ve mahabbet anlamına kullanılır. Coşkun aşk halleri ki, bu durumdaki kişi aşkta sadakat imtihanından geçer. Kemale erenlerin hali budur. Bu kelimeyle ilgili bazı deyimler şunlardır:…
MoreAbdülvahhâb Şa’ranî (ö. 973/1568) tarafından kurulan bir tasavvuf okulu.…
MoreArapça, hareket, kıpırdama vs. gibi anlamları olan bir kelime. Konuşmada şatah, konuşurken ölçüyü kaçırmayı ifade eder. Aşırı tecellî ve feyz gelen velîlerden, bir takım şeriata uymaz gibi görünen sözler zuhur eder. Dıştan…
MoreArapça, açıkgöz, hilekar demektir. Çeşitli anlamlarda kullanılmıştır: 1, Nefsi, kendisini batıldan uzaklaştıran, 2. Fütüvvet ehli, ayyâr.…
MoreEbu’l-Hasen Takiyyüddin Ali b. Abdullah eş-Şâzilî (593/1196-659/1260) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu.…
MoreFarsça, gece demektir. Gayb âlemi, ceberut âlemi, yokluk ve karanlıktan ibaret bulunması sebebiyle a’yân-ı sabite, nurlar, insanlık gibi tasavvuf? anlamları vardır. Şeb’le ilgili bazı deyimler şunlardır: Şeb-i Miraç : Miraç gecesi, insan…
MoreFarsça, gece çırası demektir. Bektaşî tekkelerinde on iki köşeli, tas biçimindeki kandile verilen ad. Oniki köşe, oniki imama işarettir.…
MoreFarsça, gece evi anlamında bir kelime. Garip ve fukaranın, parası olmayanların, ücret ödemeksizin geceyi geçirmeleri için, hayır sahipleri tarafından yaptırılan binalara denir. Bu sosyal dayanışma kurumu, vakıf kayıtlarında “şeb-hâne” şeklinde geçer.…
MoreFarsça-Arapça bir tamlama, düğün gecesi, gerdek gecesi. Mevlevî ıstılahıdır. Mevlânâ Celâleddin-i Rumi’nin ölüm gecesi (17 Aralık 1273 Pazar akşamı) hâtırası olarak yapılan merasime, şeb-i arûs töreni denir. İkindi namazından sonra Kur’ân okumak,…
MoreFarsça, iki kelimeden oluşmuş bir ifâde. Gece külahı, gece başlığı demektir. Dövme yünden yapılan, bir karış veya daha kısa olan bu başlık, gece yatarken giyilir. Bal renkli ve beyaz olur. Her dürr-i…
MoreArapça, ağaç demektir. Bir kimsenin mensup olduğu aileyi, sülaleyi dip dedelerden başlayarak gösteren soy ağacı. Tasavvuf okullarının dayandığı kişileri, ayrıldığı kollan gösteren semâya da şecere adı verilir. Buna silsilename veya ensâb kütüğü…
MoreArapça, bağlama anlamınadır. Eskiden kuşak ve peştemal gibi giysilere şed denirdi. Kuşak karnın üstünde düğümlenip uçları sarkıtılırdı. Çalışırken ayağa dolanmaması için, bu uçlar yukarı kaldırılır, koyuna sokulurdu. Fütüvvet yoluna giren çırağın, mesleğinde…
MoreUğraştığı sanat dalında başarılı olan ve maharet kazanan çıraklara, fütüvvet geleneğince, ustaları tarafından bir törenle kuşak kuşandırılır. Usta çırağına kendisine ilk şed’in kim tarafından bağlandığını (kuşak kuşandığını) anlatırdı. Her sanatın ilk piri,…
More