Farsça-Arapça bir tamlama, düğün gecesi, gerdek gecesi. Mevlevî ıstılahıdır. Mevlânâ Celâleddin-i Rumi’nin ölüm gecesi (17 Aralık 1273 Pazar akşamı) hâtırası olarak yapılan merasime, şeb-i arûs töreni denir. İkindi namazından sonra Kur’ân okumak,…
MoreFarsça, iki kelimeden oluşmuş bir ifâde. Gece külahı, gece başlığı demektir. Dövme yünden yapılan, bir karış veya daha kısa olan bu başlık, gece yatarken giyilir. Bal renkli ve beyaz olur. Her dürr-i…
MoreArapça, ağaç demektir. Bir kimsenin mensup olduğu aileyi, sülaleyi dip dedelerden başlayarak gösteren soy ağacı. Tasavvuf okullarının dayandığı kişileri, ayrıldığı kollan gösteren semâya da şecere adı verilir. Buna silsilename veya ensâb kütüğü…
MoreArapça, bağlama anlamınadır. Eskiden kuşak ve peştemal gibi giysilere şed denirdi. Kuşak karnın üstünde düğümlenip uçları sarkıtılırdı. Çalışırken ayağa dolanmaması için, bu uçlar yukarı kaldırılır, koyuna sokulurdu. Fütüvvet yoluna giren çırağın, mesleğinde…
MoreUğraştığı sanat dalında başarılı olan ve maharet kazanan çıraklara, fütüvvet geleneğince, ustaları tarafından bir törenle kuşak kuşandırılır. Usta çırağına kendisine ilk şed’in kim tarafından bağlandığını (kuşak kuşandığını) anlatırdı. Her sanatın ilk piri,…
MoreArapça, çift demektir. Yaratma olarak deyimlenmiştir. Kaşânî’ye göre, vâhidiyyet hazreti, ehadiyyet hazretine eklenmedikçe İlâhî isimler ortaya çıkmaz. İlâhî isimler yaratma ile gerçeklik kazanır. Bu sebeple tek (vitr), çift (şef) ayırımı yapılmıştır.…
MoreArapça, şefaat, aracılık demektir. Bir kimsenin dileğinin kabulü veya bağışlanmasını sağlamak üzere, Allah’a yakın bir veliyi vasıta-vesile yapması. Mesalâ, ya Rabbi! Hacı Bayram Velî’nin yüzü suyu hürmetine işlediğim günahları bağışla, şeklinde ki…
MoreArapça, şefkat, merhamet anlamında bir kelime. Halka gerek duyduğu şeyi vermek, gücünün üzerinde onlara bir şey yüklememek, anlamayacakları tarzda hitab etmemek.…
MoreArapça, gönlünü çekmek anlamında bir kelime. Kalbin üzerini kaplayan ince zar. Sevginin, kalbin zarına ulaşması durumuna şegaf denir. Kalp gerçekte, hayvanlarda da bulunan bu maddî kalp değildir. O insanın sırrı ve cisimlerin…
MoreArapça, gözönündeki, görülen, şahid olunan şeyi ifade eder. Şehidlik, şehid olarak ölme. Boğularak, vebadan ve garib olarak ölenlere şehid denir. En yüce şehadet mertebesi, Allah yolunda öldürülmektir. Bu sayılanlara küçük şehidlik denir.…
MoreMuhammedi’ş-Şehâvi’l-Burhânî tarafından kurulmuş tasavvuf okulu. Burhaniyye’nin bir kolu.…
MoreSeyyid Lal Şahbaz Garib tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu. Burhaniyye’nin kolu.…
MoreMutlak varlık. Hacı Bayram Velî’nin şiirinde Bektaş-i Velî’nin Menakıb’ında şar, gönül, kalp olarak değerlendirilir. Şar dedikleri gönüldür. Hacı Bayram Velî…
MoreArapça, şiddetli arzu demektir. Nefsin bir şeyi şiddetle arzulaması. İki türlü şehvet sözkonusudur: 1) Varlığı gerekli olan, yok olduğu zaman insanın bedenine zarar getiren şehvet, 2) Olmadığı zaman, bedenin zarara uğramadığı şehvet.…
MoreArapça, şüphe demektir. Tasavvuf! olarak, sözünde, özünde gerçeklik olmayan kişiye “sekte kalmış” tâbiri kullanılır. Şüphesi kalmamış kişi “sekten, şüpheden arınmış” diye övülür.…
MoreArapça, karışık iş, bir şeyin sureti, hey’eti, durumu, şekil, uygun, benzer gibi anlamları olan bir kelime. Hakk’ın varlığı.…
MoreÇağımızda yeni medya teknolojileri içerisinde en fazla kullanıcıya ve tüketiciye sahip olan ayrıca kullanım sahasını gittikçe yaygınlaştıran internet, “dünya genelindeki bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan elektronik iletişim ağı.” olarak…
MoreArapça, çok şükreden, şükredene karşılık veren, nimete garkolmuş vs. gibi anlamları olan bir kelime. Verildiği zaman teşekkür edene şâkir, verilmediği halde şükredene şekûr denir. Şekûr, gerçek manada Allah’a şükretmekten âciz olduğunu anlayan…
MoreMum, meş’ale anlamında Arapça bir kelime. Bu İlâhî bir nurdur. Sûfînin kalbini yakan İlâhî nurun pırıltısı, müşahede ehlinin kalbinde parlayan irfan nuru. Şem’- i İlâhî: Kur’ân-ı Kerim. Pervane kelebeği mumun etrafında döner,…
MoreArapça, tabiatlar, huylar anlamında çoğul bir kelime. Cemâl ve celâlin bir araya gelip birbiriyle uyuşması. Hz. Peygamber’i tasvir eden, ruhî ve fizikî yönünü anlatan eserler. Bazan olan, bazan olmayan hafif fakat sükûnu…
MoreŞem’ Arapça’da mum, meş’ale demektir. Mevlevî tâbiri. Dört selamdan ibaret olan mukabelelerden, neş’eli geçenlerin tesirini bir kat daha artırmak amacıyla, okunan âyinlerden birinin adı. Âyin şu parça ile başlardı: Şem’-i ruhuna cismimi…
MoreMumun fitilini kesmek anlamına bir söz. Bu iş, makası andıran bir âletle yapılırdı.…
MoreArapça, güneş demektir. Ulûhiyyetin ortaya çıkış yeri ve noksanlıklardan münezzeh mukaddes özelliklerin çeşitlenmesinin tecellî yeri olan nur. Güneş, diğer unsurî varlıkların aslıdır. Allah, varlığın tümünü, güneşte remz halinde yarattı. Tabiî güçler, onu,…
MoreŞeyh Şemseddin Ahmed Sivâsî tarafından kurulmuş, Halvetîliğin kollarından bir tasavvuf okulu.…
MoreMevlevî tabiridir. Mevlevîlikte şube olmamakla birlikte, iki neş’e vardır. Mevlevîlerin bir kısmı tam ehl-i sünnettir. Nakşîliğin Halidî kolu gibi dine ve kurallarına en ufak taviz vermeksizin sıkı sıkıya bağlıdır, bir kısmı da…
MoreFarsça, güzel, zarif anlamına bir kelime. Hakk’ın, maddede tecellî eden nurları.…
MoreArapça’da Hasan ve Hüseyin anlamlarını ihtiva eden Süryanice iki kelime. Bu isimler Hz. Harun’un iki oğlunun adı olup, Hz. Peygamber (s) tarafından, Hz. Ali (r)’nin oğullarına verilmiştir. Şüpeyrü Şepper, mürşid ü rehber,…
MoreArapça, kötülük demektir. Yokluk, zâtı bakımından sırf serdir. Zira adem (yokluk) Allah’a dayanmaz.…
MoreArapça, içecek demektir. İlâhî, feyz, ilâhî sevgi, aşk şarabı. Hak’tan gelen şerbeti içdik Elhamdülillah, Şol kudret denizini geçdik Elhamdülillah. Yunus Emre…
MoreYılan ve zehirli hayvanların zararından korunmak üzere, ocak adı verilen kişinin okuyup üfürdüğü şerbeti içirmesi olayına şerbetleme adı verilir. Bu işi daha ziyade Rifaî Şeyhlerinin yaptığı kaydedilir.…
More