Mevlevi tâbiri, Konya’da Mevlânâ türbesinin kuzey tarafında, mescidin sağlamlaştırılması için yapılan dayanak duvarı altında, kadınlar kafesine çıkılacak kapının açılıp kapanmasından meydana gelen sesten kinaye olarak kullanılırdı. Bu kapı şimdi mevcut değildir.…
MoreCehennem demektir. Türkçe bir kelime. Gice gündüz işleri kamu Korkarım yerleri ola tamu. Süleyman Çelebi…
MoreArapça, çırpınmak, sevinçten zıplamak anlamlarını ihtiva eden bir kelime. Cürcanî, tarab’ı sevinç veya hüzünden dolayı, insana gelen hafiflik diye tanımlar.…
MoreFarsça, başın tepe kısmına denir. Tacın dilimlerine târek adı verilir (bkz. Terk)…
MoreArapça, yol demektir. Alevîlerce kutsal sayılan ve kayın ağacından kesilerek hazırlanan 70-75 cm. uzunluğundaki sopaya denir. Tarîk’a aynı zamanda, “Evliya”, “Erkân”, “Dest-çub”, “Serdeste” adları verilir. İki musâhib, törende ölü taklidi yapar, dede…
MoreArapça-Farsça, açıklama yapan demektir. Eskiden tekke ve camilerde, namazdan önce, Peygamberimizin (s) ve İslâm büyüklerinin özelliklerine dâir yüksek sesle cemâate açıklamalarda bulunan görevlilere denirdi. Bu tâbir, vakfiyelerde geçmektedir.…
MoreArapça, yol demektir. Bu kelime bir bakıma metot, usûl anlamına gelir. Şeyh denilen bir öğretmen nezâretinde, istekli (mürid veya tâlib) nin, Allah’a ulaşma, yani sürekli Allah tefekkür ve bilincini (ihsan) kazanma konusunda…
MoreTarikat mensup-larının sırtlarına giydikleri elbise, başlarına giydikleri külah, ayaklarına giydikleri papuç, ellerinde taşıdıkları asa (baston), bellerine takındıkları kemer, sırtlarındaki hırka vs. gibi şeyler hakkında kullanılan tâbirdir.…
MoreMevlevi tâbiridir. Tarikata yeni girenlere, tarikat usûl ve erkânını öğretmekle görevli bulunan dede-ye, tarikatçı denir. Buna pîş-kadem veya ser-tarîk de denir. Çelebi Efen-di’nin yardımcısı makamındadır.…
MoreKöçek, Farsça küçik’den bozmadır, küçük manasınadır. Bu, bir Mevlevî tâbiridir. Tarikatçının hizmetinde bulunan cân’a verilen addır.…
MoreMevlevî tâbiridir. Mevlânâ’nın türbesinin Babü’s-Selâm’dan girilince, sol tarafında bulunan mezarlığa verilen isim.…
MoreArapça, seçilmiş Ahmed (Hz. Muhammed-s-)’in yolu anlamına, Os-manlıca-Farsça usûl üzere yazılmış bir tamlama. Hz. Muhammed (s)’in yolu. Bütün sûfiyye tarikatlarının hepsi, Tarikat-ı Muhammediy-ye(s) dir.…
MoreArapça, dünyayı terke-den kişi demektir. Dünya ile alâkasını kesen, uzlete çekilen (misantrop) kişi için kullanılan bir tâbirdir. Târik-i dünyâ geçünür derbeder, Der tama itme bana, kendi eder. Vâhid…
MoreArapça, bir işte hareket etmek, bir işin içine girip idare etmek, gibi anlamlan olan bir kelime. İnsanlara, eşyaya, çeşitli şekillerde etki etmek, onları idare etmek, Allah’ın çok yakın dostlarına bahşettiği bir lütuf…
MoreArapça, yün giymek anlamında bir kelime. Kul ile Allah arasında ihsan olayının gerçekleşmesi, veya kulun ihsan vasfını kazanmasının yollarını gösteren bir ilim. Batinî fıkıh. Tasavvufun binden fazla tarifi yapılmıştır. Her sûfî, içinde…
MoreArapça, arındırma, saflaştırma demektir. Tasavvuf erbabına göre insan, Allah’ın katında iken, tertemizdi, oradan bu âleme gelip nefs hırkasını giyince, o temizliği gitti, kirlendi. işte insanın bu dünyada, tekrar melekût alemindeki temizliği kazanması,…
MoreTas, Türkçe su içmeye yarayan kaba denir. Cinleri toplamak amacıyla, tasa doldurulan suya, efsun okumak manasında bir tâbir. Cinciler, hastaların el ve yüzlerini bu suyla yıkadıkları takdirde iyileşeceklerini söylerler. Olup bir zaman…
MoreArapça, birinin ardından gelmek, dua etmek gibi anlamları olan bir kelime. Bu, zikreden hakkında kullanılan bir tâbir olup, ehl-i zahir, ehl-i bâtın, evliya, enbiyâ ve ehl-i huzur kişiler için rahmetin var oluşunu…
MoreMevlevî tâbiri. Konya’daki ana dergahta, büyük Mevlevî tekkelerinde iki meydancı dede bulunurdu. Birine “içeri meydancısı”, diğerine de “dışarı meydancısı”, yani “taşra maydancısı” denirdi. Küçük dergâhlarda taşra meydancılığını, kazancı dedeler yaparlardı. Meydancı dedeler…
MoreArapça, yumuşamak, kendini itaate getirmek, nafile ibâdet yapmak anlamlarını ihtiva eden bir kelime. Cürcanî, farz ve vacipten ayrı yapılan ibâdetleri, nafile olarak tanımlar. Bu, şer’î mükellefiyetin dışındadır; tasavvufta önemi büyüktür. Farzlar ve…
MoreTaûsu’l-Haremeyn (Tâvûsu’l-Harameyn) lakabıyla tanınmış Ebu’l-Hayr İkbal’e dayandırılan bir tasavvuf okulu. Cüneydiyye’nin kollarından biridir.…
MoreArapça, dönmeyi ifâde eden bir kelime. Kişinin kendi mahiyetini, sınırını, menşeini ve bulunduğu yeri anlamasından ibarettir. Kişinin ilminin, gücünün, hayatının, iradesinin, konuşmasının, görmesinin ve duymasının (ki hepsi şer’î tavaftaki gibi yedi özelliktir)…
MoreArapça tâli kelimesinin çoğuludur, pırıltılar ve doğuşlar anlamını ifade eder. Kaşanî bunu şöyle tanımlar: Kulun iç alemine doğan ilk tecelliye denir ki bu, onun ahlâkını, özelliklerini, içini aydınlatmak suretiyle güzelleştirir. Tavâli, levâih…
MoreArapça, kapı çalanlar, gece gelenler ve doğanlar gibi anlamları olan çoğul bir kelime, tekili târık’tır. Gece münacât sırasında, kulun kalbine doğan müjdeci bir ilham.…
MoreArapça, orta yolu tutmak, bir şeyin ortasında bulunmak anlamında bir kelime. İnsana ait berzahtan ikincisi. Bu, Rahman? hakikatlar vasıtasıyla insanlık köleliğinden kurtulmaktır.…
MoreNureddin Ali b. Abdillahi’t-Tavâşî’ye dayandırılan bir tasavvuf okulu. Kadiriyye’nin kollarından biri.…
MoreCezûliyye’nin Quezzen’deki Fas kolu.…
MoreEbâ Yezid Tayfur el-Bistâmî (ö. 261/874)’nin bağlıları bu isimle anılmaktadır. Buna Bâyezidiyye de denilir.…
MoreArapça, sarığın yukarıdan bırakılan sarılmayan kısmına denir. Bu, ya sağa ya da sola sarkıtılır. Bazen iki taylasan olur, biri sağa diğeri sola sarkıtılır. Taylasan, bazan aşağı sarkıtılmadan çene altından dolandırılır ki, buna…
MoreTayy, Arapça dürülmek anlamını ifade eder. Allah’ın, dostlarına bahşettiği kerametlerden biri de, Miraç gecesinde Hz. Peygamber (s)’in yaşadığı türden olmak üzere, onlara bir anda, uzun mesafeler kat’ ettirmesidir. Zaman ve mekanla kayıtlı…
More