Lailaheillallah demek, anlamında Arapça bir kelime. Kelime-i Tevhid zikri, sûfiyye arasında, sulukta çok önemli bir uygulama olarak görülür. Hadis: “Zikrin en faziletlisi, Lailaheillallah, duanın ise, Elhamdülillah’tır” (Ibn Mâce. Edeb, 55).…
MoreArapça, fazlalıkları kesip ıslah etmek, acele etmek, terbiye etmek, özetini çıkarmak vs. gibi anlamları bulunan bir kelime. Hâl ve kal bakımından, şeriata uygun düşmeyen her şeyden arınmak. Ahlakı güzelleştirmek.…
MoreArapça, yüceltmeyi ifade eden bir kelime. Mevlevî tabiridir. Mevlevîliğe yeni giren (nevniyaz) in başına sikke giydirilmesi münasebetiyle kullanılan bir tabir. Mevlevîliğe yeni kabul edilen nevniyaz, deneme safhasında, on sekiz gün geçirdikten sonra,…
MoreMeşakkatli bir işi üzerine almak anlamında Arapça bir kelime. Tekellüfü (zorlama, yük olmayı) terket-mek, sûfilerin ahlâkındandır. Bu, insanları gözönünde tutarak nefse yüklenmek şeklinde olur ki, sûfiyye ahlakına aykırıdır.…
MoreTekke, Farsça’da dayanacak yer demektir. Tasavvuf erbabının, oturup kalkmalarına, sülük çıkarmalarına, âyin yapmalarına mahsus yere, tekke denir. Taşradan gelecek dervişlerin kalabileceği özel odaları ve mutfağı bulunur. Osmanlı Devletinin kuruluş döneminde, tekkeler sosyal,…
MoreNakşibendî tasavvuf okulu mensuplar, için kullanılan bir tabirdir.…
MoreYeniçeri Ocağı’nın kırkıncı ortası hakkında kullanılan bir deyimdir.…
MoreFarsça, tekkede oturan demektir. Tekkede yatıp kalkan orada ikamet eden dervişlere tekkenişîn denir.…
MoreTekkede manevî tekamül eğitiminden geçen dervişler, tekkenin çeşitli hizmetlerini görürler, bu arada, yeme içme, barınma gibi ihtiyaçlarını da orada giderirlerdi. Atasözünün ortaya çıkışının ardında yatan espri budur. Yine aynı espiri doğrultusunda olmak…
MoreSâlik tekkeye, hayvanı yönünü Allah rızası için terbiye etmek üzere gelir. Orada nefs hayvanı kurban edilir. Onun için, tekkeye gelen kişide, “kurban” olma amacı ön plandadır.…
MoreArapça, birbirine karıştırmak manasına bir kelime. Bir şeyin, zıddı olan sıfatıyla ortaya çıkmasına, telbîs denir. Tecellî edilenin, elbisesini giymesi, onun sıfatıyla ortaya çıkması.…
MoreArapça, helak olmak, heder olmak demektir. Telef, ölümden ibarettir. Ölüm ve helak olma (telef), vakti gelince helak olması beklenen şeye denir.…
MoreArapça, birine bir söz anlatmak, öğretmek, dikte etmek anlamlarında kullanılan bir kelime. Tarikata yeni giren kişiye şeyhin zikir öğretmesi. Cenaze defnedildikten sonra, hocanın, kabir suali ile alakalı olarak yaptığı konuşma veya seslenişe,…
MoreRenkten renge girme, ve mekan tutma anlamlarında Arapça iki kelime. Telvîn, bir halden diğer hâle geçmeyi, veya bir makamdan diğer bir makama atlamayı ifade eder. Temkîn ise, istikamette derinleşmek ve sabitleşmek anlamına…
MoreFarsça, seyretmek anlamındadır. Hâkk’ın isim, fiil ve sıfatlarının tecellisini görmeye, temaşa denmiştir. Bkz. Müşahede.…
MoreBirini büyüklemek, ululamak anlamında Arapça bir kelime. Öğmeyi içeren ve sahur vakti minarelerde makamla okunan duaya, temcîd adı verilir. Sahurda okunduğu için bu vakte temcîd vakti de, denir.…
MoreBir şeyi istemek, ummak anlamında Arapça bir kelime. Ezelî takdiri görme. Müridin temennisi yok, emeli vardır. Çünkü temenni nefsi, emel de takdir edileni görür. Temenni nefsin, teemmül kalbin sıfatıdır.…
MoreArapça, biri diğerini takip edip yok etmek anlamındadır. Özellikle Hind kültüründe, bedenden ayrılan ruhun bir başka bedene tekâmül etmek üzere girmesi. Tekamül sağlanana kadar olan ruhun bu gidiş gelişine, samsara adı verilir.…
MoreCana yakın gelmek, ısındırmak anlamında Arapça bir kelime. Vahşeti giderip, insana sokulmaya alıştırmak. Yeni müridi, tasfiye ve tezkiyeye ısındırmak üzere, hissi zuhur yerlerindeki tecelliye te’nîs denir. Buna, sebepler suretinde ortaya çıktığı için,…
MoreArapça, tandır, mutfak, ocak anlamlarına gelen bir kelime. Mevlevi tabiridir. Mevlevîlerin giydikleri kolsuz, yakası yırtmaçlı, bel tarafı kırmalı, geniş ve uzun entariye tennure denir. Tennure, “elifi nemed” ve “destegül” adlı iki parçadan…
MoreMevlevî tabiridir. Sema etmek anlamında kullanılır. Malûm olduğu üzere, mevlevîler sema ederken tennureleri yerden biraz yukarı kalkar. Bu yüzden sema etmeye, tennure açmak tabiri kullanılır.…
MoreMevlevî tâbiridir. Semazenlerin, sema ederken eteklerinin birbirine dokunması. Törenden sonra tennuresini başkasının tennuresine çarpan can, “huzuruna mani oldum, affet” diyerek özür diler. Kalabalık grupların semamda, bu tür dokunmalara engel olmak üzere ağır…
MoreMevlevî tabiridir. Zikr (daha doğrusu sema) töreninin yapılacağı gün, dışmeydancının, canların bulunduğu hücreleri dolaşarak tennure giymelerini bildirmesine “tennureye sala” denirdi. Bu bildirimin ardından, canlar tennurelerini giyip semahaneye çıkarlardı.…
MoreMevlevî tâbiridir. Tennurenin eteklerinin fazla açılmaması için, düşük sür’atle dönmeye tennure döndürmek denir. Bu, kalabalık semazen grubunda, tennurelerin birbirine çarpmalarını önlemek üzere başvurulan bir uygulama idi.…
MoreBirini kötü bir şeyden, uzaklaştırmak, beri kılmak anlamında Arapça bir kelime. Rabbı, beşerî vasıflardan uzaklaştırma. Buna, kadim olan (Allah) m zatı, sıfatları ve isimleriyle birlenmesi denmiştir. Bu, (kendine bir yönden benzeşim gösteren)…
MoreYüksek yere çıkmak, bir şeyde yükselmeyi ifade eden Arapça bir kelime. Bir halden bir başka hâle, bir makamdan diğerine, bir marifetten diğerine geçme.…
MoreArapça, çevirmen demektir. Bir iş yapılırken okunan övgü ve duaya denir. Bu, ya şiir şeklinde, yada mensur olur. Terceman, Mevlevî, Bektaşî tabiridir. Günlük işlerde okunur. Mevlevîlerde terceman daha azdır. Gülbang ile tercemân…
MoreArapça bir kelime olup, bitkinin gelişip büyümesi manasına gelir. Kalp ehlinin gönlünde esen rüzgar, inayete güzel riayet sebebiyle oluşan yükün getirdiği yorgunluktan kurtulup rahatlamak. Yahya b. Muaz şöyle der: “Hikmet, Allah’ın ordularından…
MoreArapça, terketmek anlamında bir kelime. Fakr ve fena ehli dervişlerin başlarına giydikleri taç ve külahler üzerinde, dikey iniş şeklinde alâmetler olurdu. İşte bu dilim dilim görüntü veren alâmetlere terk veya terek adı…
MoreTasavvuf erbabı, yapageldiği mesleği veya vazifeyi kendi başına bırakamaz. Ondan beklenen, mesleğinde uzmanlaşmasıdır. Bir üst görev verildiğinde de reddedemez. Bir dervişin mesleğini terketmesi, bağlı olduğu şeyhi terketmeye eşit sayılmıştır. Yani mesleği izinsiz…
More