Arapça, ırk, kök, cins, asi demektir. Tabiata ait çeşitli cisimlerin kendisinden bileşerek oluştuğu asi. Top-rak hava, su, ateş şeklinde insan karakterinde etkili olduğu söylenen dört unsur vardır.…
MoreArapça, genel-özel anlamında iki kelime. Tasavvuf erbabı umum ve husus konusuna özen gösteregelmişlerdir. Çoğunluğa, toplu özellikler arzetmeleri nedeniyle ehl-i umum derken, herkesten farklı birtakım inceliklere özen gösterenlere de, ehl-i husus demişlerdir, ilki…
MoreArapça, en büyük unsur demektir. Hazret-i ehadiyetten inen mertebeler hakkında kullanılır.…
MoreArapça, çıplak demektir. Tasavvuf düşüncesindeki, “çıplak geldik hiç bir şeye sahip olmadan, çıplak gideriz” yorumunu anlatan bir terim.…
MoreArapça kök, temel, esas anlamına gelen asi kelimesinin çoğulu. Yöntem anlamında da kullanılır. Tasavvufî terbiye ede “usulsüz vusul olmaz” sözü meşhurdur. Usûl yani metot, bir ta savvuf okulundan diğerine değişim gösterir. Az…
MoreKandil, mum gibi ısıtma araçlarını yakmak anlamında bir tabir. Söndürmek için dinlendirme ifadesi kullanılırdı. “Mumu uyandır.” mumu yak, “kandili dinlendir” kandili söndür ma-nasındadır. Serverâ lütfün uyandırsın muradın şem’ini, Bunca demdir ki uyarmaz,…
MoreArapça, halktan uzaklaşıp, onlardan ayrı yaşamak anlamında bir kelime. Müride başlangıç hâlinde uzlet gerekir. Bu, halkın onun şerrinden veya o, halkın şerrinden kurtulsun diye değildir. Bu, kötü ahlaktan uzlet (ayrılmak) tır. Vatanı…
MoreArapça, bekarlık anlamına gelir. Tasavvuf tarihinin erken dönemlerinde, bazı sufilerin kendilerine mahsus özel halleri sebebiyle evlenmedikleri kaydedilir. Bektaşîlerde bekarlara, hiç evlenmeyenlere “mücerred” denir. Amir b. Abdullah, Bişr-i Hafi, ilk devirde bekar yaşamayı…
MoreHicrî takvimdeki Receb, Şa’ban ve Ramazan ayları için kullanılan bir tâbir. Bu aylarda oruç tutmak âdeti yaygındır. Bu üç ayın içinde, bazı mübarek geceler vardır. Üç aylar gelince medreseler tatile girer, mollalar,…
MoreEvliya hiyerarşisi içinde yer alan bir grub da, “üçler”dir. Bunlar ricâl-i gaybden üç büyük velîlerdir. Bunlar, celâl değil, cemâl ile muamele ederler. Bunlar, Allah’a, darda kalan kulları için yardım etmesi duasında bulunurlar.…
MoreBir işi üç defa yapmaya denir. Bektaşîler, muhabbet dedikleri içki toplantısında, önce, mezesiz olmak üzere üç kadeh dem yani rakı içerler. İçki dağıtıcısı (saki) kadehi önce baba’ya sunar. Baba bunu bir dikişte…
MoreNefes etmek, nüsha (muska) yazmak, fala bakmak, cin ve peri çarpmalarına, yılan sokmalarına, her türlü hastalıklara karşı ilaç vermek suretiyle, saf insanları dolandırmayı meslek edinen kişilere üfürükçü denir. Üfürükçülerin tesbit edebildiğimiz diğer…
MoreArapça, kaynaşma, yakınlık, ısınma gibi anlamları olan bir kelime. Cürcanî, bu tabiri, iyi geçinmeyi sağlamaya yardım konusunda fikirlerin birleşmesi, şeklinde tanımlar. İyi geçinmek; anlaşmazlığa düşmeden, herkesle güzel geçinmek.…
MoreArapça, akıl sahipleri manasında bir tamlama. Cürcanî bu deyimi şöyle tarif eder: Sözün dışından içindeki gizliyi arayanlar, kabukların altındaki özü elde edenler. Bunlar, dinlediklerini ve okuduklarını iyi anlar, manaları özümser, işin özüne…
MoreŞâfiü’d-din Ahmed b. Ulvâni’l-Yemânî tarafından kurulan bir tasavvuf okulu. VIII. yüzyılda yaşamış Cidde’li bir sûfî tarafından kurulmuş, tasavvuf okulu.…
MoreArapça, emîn kelimesinin çoğulu olup, güvenilen, bir şeyi koruyan, itimad edilir kişi, hiyanet sahibi olmayan gibi çeşitli manaları ihtiva eder. Kaşanî bu tâbiri, iç halini dışına yansıtmayan melâmîlerdir, şeklinde tanımlar. Bu gruba…
MoreArapça, topluluk, cemâat gibi manaları olan bir kelime. Kendilerine nebi gönderip de inanmayanlara ümmet-i davet, iman edenlere de ümmet-i icabet denir. Hayvanlarda da, insanlar gibi topluluk halinde (ümemün emsalüküm), (En’âm/38) yaşama kabiliyeti…
MoreArapça, özü, sözü doğru ümmî kişi anlamına gelir. Hz. Muhammed (s), Ümmî-i Sâdık’tır.…
MoreArapça, maddenin kaynağı, anası demektir. Bu, Levh-i Mahfûz’dur. Onun Levh-i mahfuzda olmaktan başka, bir şekle, biçime, surete ihtiyacı yoktur. Eğer bir şekle ihtiyaç duyarsa, o zaman belli bir mühlet içinde veya hemen…
MoreArapça, kitabın annesi anlamında bir isim tamlaması, ilk akıl, zatın künhünün mâhiyeti, haki-katlarm mâhiyetleri. Bu tabir Al-i İmran suresinin başında geçen, (Âl-i imrân/7) Arşın üstündeki kaza ve kader levhası yani Levh-i mahfûz’dur.…
MoreArapça, mü’minlerin annesi anlamında bir isim tamlaması. Peygamber Efendimizi, (s) muhterem hanımları, müminlerin anneleridir. Allah, Kur’an’da böyle bildirmiştir. (Ahzâb/6)…
MoreArapça, cana yakın olmak, ülfet etmek vs. gibi anlamları ihtiva eden bir kelime. Kalbi, mahbubun, yani Allah’ın sevgisiyle dolduran mutluluk ve sevinç. Salik, Allah’a dayanıp O’ndan yardım dileyip, O’nda sükûn bularak bu…
MoreKadiriliğin kollarından biri olup, XVI. yüzyılda kurulmuştur.…
Moreel-Üreyfe’s-Senhâci’l-Endelüsî diye tanınan Ebûl-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Ataullah’a dayandırılan bir tasavvuf okulu.…
MoreBir şeyhe bağlanıp resmî sülük görmeyen, ancak Hz. Peygamber (s) veya bir velinin ruhunun etkilemesiyle terbiye ve irşad olanlar. Veysel Karanî’nin adıyla anılmasının nedeni, Veysel Karanî’nin Hz. Peygamber (s)’i görmemiş olmasına rağmen,…
MoreArapça, öğretmen demektir. Mürşid-i Kamil. Konuyla ilgili fûtüvvet ehlinden kalma bazı atasözleri şunlardır: iyi iş yapana “üstadına rahmet” derler. Üstaddan ders almayan kişilerin adam olamayacağı hususu “üstad görmeyen şakird, her tarafa yorgalar”…
MoreEbu Yezid Işkî (Ö. XV. YY.)’ye dayandırılan bir tasavvuf okulu. Şuttâriyye’nin Hind koludur.…
MoreHz. Veysel Karanî’ye dayandırılan bir tasavvuf okulu.…
MoreKulun kusursuz olmadığı bu deyişle dile getirilir.…
MoreLazım, gerekli, lüzumlu ve farz gibi mânâları ihtiva eden Arapça bir kelime. İsm-i fail. Dinen farz mesabesinde güçlü bir yaptırımı ifade eden vacibin, yerine getirilmemesi, terkedilmesi günahtır. Vacibin inkarı sapıklıktır, küfrü gerektirmez…
More