Arapça, kendi zatı sebebiyle vâcib (gerekli, lâzım olan) anlamında bir ibare. Cürcânî, bunu şöyle tanımlar: Yokluğu kesinlikle imkansız (mümteni) olan bir varlık olup, varlığı başkası sebebiyle değil, kendisindedir. Bu sebep-le yokluğunun imkansızlığı…
MoreArapça, varlığı vâcib, gerekli olan anlamına bir tamlama. Seyyid Şerif Cürcânî, bu terime şu tanımı getirir: Varlığı kendi zâtı sebebiyle olup, başka hiç bir şeye ihtiyaç duymayan demektir ki, bu da, Cenab-ı…
MoreArapça, sağdaki vadi demektir. Kalbin ilâhî tecellîyi kabul edecek şekilde arındırılması. Mutlak vahdet ki bundan “innî enallah (Ben Allah’ım)” hitabı gelir. Vâdî; peygamber, âlim ve velîlerin kalpleridir. Tur dağından, yani feyz kaynağından…
MoreArapça, birlik demektir. Gerçek mânâda bir olan Cenab-ı Hak’tır. Sûfiler, uykuya vahdet derler. Bu sebeple uyuyan için, vahdette, vahdet ediyor, vahdete çekildi gibi ifâdeler kullanılır. Kesrette vahdet : Çoklukta birlik, yani halkın…
MoreArapça, görmenin birliği demektir. Kulun cem ve vecd durumunda, masivanın yokolması ile, her yerde sadece Bir’i görmesi. Bu durumda kul, her yerde Allah’ın tecellîsini görür, müşahede eder. Bu şekilde müşahedesinde birliğe ulaşır.…
MoreMurat ve kasıtarın birliği demektir. Kulun kendi irade, düşünce ve arzusunu Allah’ınkiyle birleştirmesi, O’na bağlaması, iki iradenin birleşip tek irade haline gelmesi. Bu durumda, kulun üzerinde Hakk’ın iradesi caridir.…
MoreArapça, varlığın birliği demektir. Allah’tan başka varlık olmadığının idrak ve şuuruna sahip olmak, bilmek. Şuhudî tevhiddeki sâlikin her şeyi görmesi geçicidir, birlik bilgide değil, görmededir. Vahdet-i vücûdda ise, bu birlik bilgidedir. Vahdet-i…
MoreHindistan’da Oudh’da kurulmuş, (XIX. asır sonu) bir tasavvuf okulu.…
Moreİhsanların bağışlayıcısı, idrâk veren mânâsında Arapça bir kelime. Allah kullarına anlayış ve nimetler bahşedendir.…
MoreArapça, bir demektir. Kaşanî, bunu, tek olması itibariyle Zât’ın ismidir, diye tarif eder.…
MoreArapça, ilham etmek demektir. Cenab-ı Hakk’ın hitabetmesi. Sufilere gelen ilham, ibn-i Arabi’nin şu sözü meşhurdur: “Sözlerimiz vahy-i kelâm değildir, ama vahy-i ilhamdır”.…
MoreArapça, ürkmek anlamındadır. Halktan sıkılmak, Hak ile tenhâda başbaşa kalmak. Halkla ünsiyet eden, Hak ile Cinsiyetten sıkılır.…
MoreArapça, tehdit ile korkutmak anlamında bir kelime. Mutlak va’îd, kâfirler ve münafıklar içindir. Bu, Allah’ın kullar üzerindeki hakkıdır.…
MoreOsmanlılarda camilerde yaptıkları hizmet karşılığı, vâ’izlere verilen maaş (cihet) a. vâ’iziyye denirdi.…
MoreAğır başlılık anlamında Arapça bir kelime. Cürcânî bu deyimi, her hangi bir işe yöneldiğinde, kişinin ağır (teennî) hareket etmesi şeklinde tanımlar.…
MoreArapça, durma, şüphe, vs. gibi mânâları olan bir kelime. Cürcânî ve Kâşânî bunu, iki makam arasında durma, hapsolma olarak tarif ederler. Bu, önceki makamın gereklerini tam o-larak yapmak ve bir sonraki makama…
MoreVakfedenin, vakfa dair ifâdelerini ve hâkimin (kâdî) kaydını (tescilini) içermek üzere, düzenlenen “hüccet” hakkında kullanılan bir tâbirdir. Vakfiyeler, eskiden, noter defteri mâhiyetinde olan, Kadılık yanî Şer’î Mahkeme siciline geçmek suretiyle kesinlik kazanırdı.…
MoreArapça, vuku bulan, meydana gelen olay anlamlarında Arapça bir kelime. Kelamcılara göre, vâki, Levh-i Mahfuz, ehl-i hikmete göre de fa’âl akıldır. Tasavvuf terimi olarak, kalbe uyanıklık veya yarı uyanıklık halinde, manevî âlemden…
MoreArapça, şiddetli hadise, musibet, olay gibi anlamları olan bir kelime. Zikir sırasında ve Allah ile beraberliğinde, hislerini kaybedecek şekilde gaybete düşen salikin gördüğü şeydir; bu uyku ile uyanıklık arası (yakaza) bir haldir;…
MoreArapça, duran demektir.Mülkünü, sonsuza kadar halkın yararına tahsis eden kişiye, vakfeden manasına gelmek üzere vâkıf denir. Vakıfla ilgili bazı deyim ve atasözleri şu şekildedir: Kendisini bu işe vakfetmiş: Bir kişinin, kendini bir…
MoreSapık tasavvuf okullarından birinin adı.…
MoreHorozun normal olarak sabah vakti ötmesi gerekir. Bunun aksine gecenin tam ortasında öterse, insanları rahatsız eder, hatta çocukları ürküttüğü için o horozun kesilmesi gerekir. Vakti gelmeden, henüz yeteri olgunluğa erişmeden,bir takım iddialara…
MoreArapça, zaman demektir. Kulun üzerine gelen ilâhî varidat ve Rabbânî tecelliyâtın zamanıdır ki, o vârid gelince, kulu tasarrufu altına alır, onu etkiler. Vârid, havf ve hüzün gerektirirse kul, korkar ve üzülür. Aksi…
MoreDevamlı olan vakit anlamında Arapça bir ifade. Kaşanî bunu, sürekli olan ân diye tanımlar.…
MoreArapça, uzun zamanı ifade eden bir söz. Sermedî kelimesi, zamansız ve mekansızlığı ifâde eder. Sermedî hayat, sonsuz (ezelî ve ebedî) hayat anlamındadır. Bir sûfi benim vaktim müsermeddir, dediği zaman o, bununla, değişmeksizin…
MoreArapça, mutluluk, selâmet ve barış dönemi anlamına olup, Hz. Peygamber (s)’in nübüvvet zamanlarına denir. Sensin ol fahr-i cihân-ı medeniyyet ki hemân Ahdini vakt-i sa’âdet bilir ebnâ-yı zaman Şinasî…
MoreArapça, gelen demektir. Kul, irade etme-den, kendi katkısı bulunmadan, eğer kalbine bir mana gelirse, buna vârid denir. Allah’tan gelen vârid’e vârid-i Hak, ilimden (şeriattan) gelen vârid’e de vârid-i ilim denir. Gelen vârid,…
MoreVarlığına, makamına, bilgisine, malına, mülküne,akrabasına, güzelliğine güvenip, kendisinde payeler aramaya kalkışan, bunların Allah’ın nimeti olduğunu düşünmeyip, kendine mal etmeye çalışan, gurura kapılan kimselere varlık, benlik sahibi denir. Sıratı, mizanı bunda geçmişler, Varlık…
MoreArapça, orta, ortalama, gibi anlamları olan bir kelimedir. Hafnî, bunun sufilerin âdeti olduğunu ve bu âdetin de kemer bağlamak şeklinde uygulandığını söyler. Şed bağlamak.…
MoreNitelik, sıfat, özellik anlamında Arapça bir kelime. Vasfı anlatan kişinin, vasfettiğinin işlerinden, hükümlerinden ve ahlâkından bahsetmesi. Na’at, vasf anlamına olmakla birlikte, kapsamı daha geniş bir kelimedir. Birinin niteliklerini çok ince ayrıntılarıyla anlatmaya…
More