Nûh aleyhisselâmın üç oğlundan büyüğük olan oğludur. İdrîs aleyhisselâm göğe çıkarıldıktan sonra, insanlar azdı. Doğru yoldan ayrıldı. Putlara yâni heykellere tapmaya başladılar. Cenâb-ı Hak, bunlara Nûh aleyhisselâmı gönderdi. Nûh aleyhisselâm o zaman…
MorePişmemiş kuru çamur… Pişmiş gibi kurumuş çamur. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Andolsun ki, biz insanı hame-i mesnûndan (balçık çamurundan), salsâlden yarattık (Hicr sûresi: 26) Âdem aleyhisselâm yeryüzünde yaratılan ilk…
MoreTasavvuf yolcusu anlamına gelmektedir. Şunu iyi bilmelidir ki, maksada kavuşmak için çalışan sâlikin hep şerîate, İslâmiyete uyması şarttır. Tasavvuf yolunda en önemli vazîfe olan zikr-i ilâhî (Allahü teâlâyı anmak) şerîatin emirlerinden biridir.…
Moreİyi insan. Dünyâya kıymet vermeyen, îtikâdı doğru olup, Allahü teâlânın rızâsını, sevgisini kazanmak için çalışan müslüman. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Sizden biriniz ölüm (alâmetleri) gelip de: “Ey Rabbim! Beni…
MoreHıristiyanlık dîninin sembolü kabûl edilen birbirini dik kesen iki doğrunun meydana getirdiği şekil, haç, istavroz. (Bkz. Haç) Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Bu bir de inkârlarından, Meryem’e büyük iftirâda bulunmalarından,…
MoreAllahü teâlâdan rahmet, meleklerden istiğfâr, mü’minlerden duâ. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Allahü teâlâ ve melekleri Peygambere (Muhammed aleyhisselâma) salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salât ediniz. (Allahü teâlânın Peygamber efendimiz…
MoreSâlih olmak, iyilik, dürüstlük; iyi huylarla süslenme, dînine bağlı olma. İlim, din ve salâh sâhibi bir kızı, fâsıkın yâni günah işleyenin nikâh etmesi câiz (uygun) olmaz. Çünkü, zevc ile zevcenin küfv (denk)…
MoreGüneşin batmasından imsak vaktine kadar olan zamânın son altıda biri, seher vakti; oruç tutmak için yemeğe kalkılan vakit. Sahur yemeğini yeyiniz. Çünkü onda bereket vardır. (Hadîs-i şerîf-Müslim) Bir yudum su ile de…
MoreÇekişme, tartışma. Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmeyen müslümanın, Cennet’e gireceğini size söz veriyorum. Şaka yapmak, yanındakileri güldürmek için olsa bile, yalan söylemeyenin Cennet’e gireceğini size söz…
Moreİnanmadığı hâlde, müslümanları aldatmak için, inanmış görünen kimse. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ey münâfı klar! Allahü teâlâ sizi kendi hâlinize bırakmaz. Hâlis mü’minleri münâfıklardan ayırır. (Âl-i İmrân sûresi: 179)…
MoreAllahü teâlâya duâ etmek, yalvarmak. Kul, şehvetlerini (nefsinin isteklerini) benim tâatim üzerine tercîh ettiği vakit, ona vereceğim cezânın en hafifi, bana münâcât zevkinden onu mahrûm etmektir. (Hadîs-i kudsî-İhyâ) Akl ı başında olan,…
MoreAkıllı; faydalı ve zararlıyı birbirinden ayırabilen. Mümeyyiz olmayan çocukların bütün sözleşmeleri bâtıldır (geçersizdir). Mümeyyiz çocuğun zararlı işlerdeki sözleşmeleri, velîsi izin verse de, sahîh (geçerli) değildir. (Mecelle)…
MoreKâbe-i muazzamanın kapısı ile Hacer-ül-esved denilen mübârek siyah taş arasında kalan Kâbe duvarı. Hac esnâsında Minâ’da şeytan taşlandıktan sonra,Mescid-i Haram’a gelinir.Tavâf-ı sadr veya vedâ tavâfı yapı ldıktan sonra, Zemzem suyu içilir.Kâbe’nin kapı…
Moreİnsanın bir şeyi başkasının rızâsını, iznini almadan kullanabilme yetkisi gücü. İslâm hukûkunda devlete, cemiyetlere ve ferdlere mülkiyet hakkı tanınm ıştır. Fakat mülk edinirken, haram yollara baş vurmak, başkalarının haklarına tecâvüz etmek, zayıfları…
MoreSâhib olunan; insanın başkasının rızâsını ve iznini almadan kullanmağa hakkı olan şey. Mülk maldır veya malın kendi değil, yalnız menfaatidir. Bir kimsenin her malı meselâ atı, onun mülküdür. Fakat her mülkü, meselâ…
MoreMezarlık, ölülerin gömüldüğü yer. Kabristâna giren kimse, Yâsîn sûresini okursa, o gün meyyitlerin azâbları hafifler. Meyyitlerin sayısı kadar, ona da sevâb verilir. (Hadîs-i şerîf-Habl-ül-Metîn) Bir kimse, kabristândan geçerken on bir kerre İhlâs…
MoreÜstünlük, yücelik, azîz olma. Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Onlar ki, mü’minleri bı rakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Gücü kuvveti onların yanında mı arıyorlar? Şüphe yok ki, bütün izzet ve kudret…
MoreAçıklamak, ortaya çıkarmak. İki harfi birbirinden ayırmak mânâsına tecvîd ilminde bir terim. Tenvin veya sâkin nundan sonra hemze, he, ayn, ha, gayn ve hı harflerinden biri gelirse, tenvin veya sâkin nun izhâr…
MoreKefenin baştan ayağa kadar olan ve genişliği bir metreyi bulan parçası. Erkeğin kefeninin üç parça olması sünnettir: İzâr, kamîs (entârî gibi uzun gömlek) ve lifâfe (başı ve ayakları geçecek uzunlukta ve baş…
MoreAnlayış, kavrayış anlamına gelmektedir. Aklımız ve iz’ânımız, âhiret hayâtı nın, dünyâ hayâtı ile mukâyese edilemeyecek kadar önemli olduğunu bize göstermektedir. Seâdet (mutluluk) iki türlüdür: Biri âhiret seâdeti, diğeri dünyâ seâdetidir. Bu iki…
MoreAllahü teâlâdan korkma, haramlardan, günâhlardan sakınma. (Bkz. Takvâ) Allahü teâlâ âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki: Küçük hatâlar müstesnâ günâhların büyüklerinden ve fuhşiyattan kaçınanlara gelince; muhakkak Rabbin mağfireti bol olandır. O, sizi daha…
MoreBirleşme anlamına gelmektedir. Allahü teâlâ hiçbir şeyle ittihâd etmez. Hiçbir şey de O’nunla ittihâd etmez. (İmâm-ı Rabbânî) Her şeyden, her mahlûktan, Allahü teâlâya giden bir yol vardır. Çünkü, her mahlûkun (yaratılmışın) kendisi…
MoreBölük, taraftar. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Kim Allah’ı, Peygamberini ve mü’minleri yâr (dost) edinir yardımda bulunursa, şüphesiz onlar, Allahü teâlânın hizbidir. Üstün gelecek olanlar onlardır. (Mâide sûresi: 56) Kur’ân-ı…
MoreHalîfelik, emirlik, imâmlık (devlet reisliği). Resûlullah’tan (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra bütün müslümanlara imâmlık ederek İslâmiyet’in emirlerinin tatbik edilmesine nezâret edip, İslâmiyet’e ve müslümanlara karşı yapılan her türlü müdâhaleye cevap vermek vazîfesi.…
MoreKarşı, muhâlif, âdet ve kâidenin aksine. Mucizelerin hepsi âdetin hilâfına olarak cereyân eder. (Hindli Rahmetullah Efendi) Hilâf-ı Evlâ: Yapılması sevâb fakat yapmamakla günâha girilmeyen hareket. Müstehâbı terk etmek mekrûh değil, hilâf-ı evlâdır.…
MoreÖfke, kızgınlık. (Bkz. Gadab) Bütün kötülüklerin anahtarı hiddettir. (Ca’fer bin Muhammed Firyâbî) Kibir; hiddet ve cehâletten doğar. (S. Abdülhakîm Arvâsî) İslâmiyet’ten, kitaptan olmayıp da, kendi kafasından çıkarıp, sert, hiddetli vâz vereni dinlemek…
MoreDoğru yolu gösterme, doğru, Allahü teâlânın râzı olduğu yolda bulunma. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Hidâyeti vererek, dalâleti satın aldılar. Bu alışverişlerinde birşey kazanmadılar. Doğru yolu bulamadılar. (Bekara sûresi:16) Hidâyet…
MoreBir yerden başka bir yere göç etmek. Resûlullah efendimizin Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye göç etmesi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) elli üç yaşında iken, Allahü teâlânın izni ile Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye…
MoreÖrtü, perde, avret yerlerini örtme, örtünme. (Bkz. Setr-i Avret) Setr-i avret denilince, her ne kadar kadı nların hicâbı anlaşılıyorsa da, kelime, mânâ ve mefhum olarak erkek ve kadınların örtmeleri gereken yerlerini örtünmelerini…
MoreMünâkaşa, mücâdele, tartışma, kavga. Mantıkda, meşhur veya doğruluğu herkesçe kabûl edilen kadiyye (önerme)lerden meydana gelen kıyas’a verilen ad.…
More