Yaltaklanma, kendini küçülterek beğendirmeye çalışma. Bir menfaate kavuşmak veya bir zarardan korunmak için tabasbus büyük günahtır. (Muhammed Hâdimî) İnsanların eline geçenler, Allahü teâlânın lütfu ve ihsânı iledir. Kendi elinde bir şey yoktur.…
MoreVerilen nîmetleri yerli yerinde kullanma. Allahü teâlâya, verdiği nîmetlerle isyân etmeme. Nîmetleri kullanırken sâhibini unutmama. Görülen iyiliğe karşı teşekkür. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uyma. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:…
MoreGörme. Tasavvuf yolunda ilerleyenin kalb ve rûh ile çeşitli mertebeleri görmesi. Keşf (gizli bilgilerin açılması ) ve şühûd sâhibi milyonlarca âşık, Fahr-i âlemi (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyâret ederek, Allahü teâlânın sonsuz…
MoreMeşhûr olma, ün, şân, adı duyulup yayılma. Mal ve şöhret hırsının insana yapacağı zarar, iki aç kurdun, bir koyun sürüsüne girdiği zaman yaptıkları zarardan daha çoktur. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî) Bir kimse, dünyâda…
MoreOrtaklık, ortak olmak, iki veya daha çok kimsenin bir mala berâber sâhib olmaları. Bir şeyin birden çok kimseye âit olması, başkasına âit olmaması veya ortakların yazı ile yaptıkları akd, sözleşme. İslâmiyet’te ş…
MoreAllahü teâlâya eş, ortak koşma. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Muhakkak ki, Allahü teâlâ kendisine şirk koşanı mağfiret etmez. Şirkten başka her günâhı dilediği kulundan affeder. (Nisâ sûresi 48 ve…
MoreHastalıktan kurtulma, iyileşme, iyi olma. Allahü teâlâ harâm olan şeylerde size şifâ yaratmamıştır. (Hadîs-i şerîf-Buhârî) Duâ ile ilâç, ömrü uzatmaz. Eceli geleni ölümden kurtarmaz. Ömür, ecel bilinmediği için, duâ etmek, ilâç kullanmak…
MoreTaraftar, yardımcılar. Hazret-i Ali’yi sevdiklerini söyleyip, diğer Eshâb-ı kirâmın (Peygamber efendimizin arkadaşlarının) kıymetini bilmeyen ve onları kötüleyen kimselerin mensûb olduğu bozuk fırka. “Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem vefâtından sonra, halîfelik hazret-i…
MoreKovulmuş, uzaklaştırılmış. Kibir ve gurûru sebebiyle Allahü teâlânın “Âdem’e secde ediniz” emrine isyân edip, karşı geldiği için, O’nun rahmetinden uzaklaştırılan varlık, İblis. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Şeytan insana çok…
MoreBir kimseye dil uzatmak, sövmek, kötülemek. Eshâb-ı kirâma yâni Peygamber efendimizin mübârek arkadaş larına şetm, Allahü teâlânın Peygamberine şetm olur. Eshâb-ı kirâma saygı göstermeyen, Allahü teâlânın Resûlüne (peygamberine) itâat etmemiş, (uymamış) olur.…
MoreEş, ortak. Benim şerîkim yoktur. Başkasını bana şerîk eden sevâblarını ondan istesin… (Hadîs-i kudsî-Mektûbât-ı Rabbânî) (Yâ Ebüdderdâ!) Parça parça parçalansan, ateşte yakılsan bile Allahü teâlâya hiçbir şeyi şerîk yapma!Farz namazları terk etme!…
MoreŞerefli. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kızı hazret-i Fâtımâ’nın oğullarından hazret-i Hasen’in neslinden (soyundan) gelenler. Hazret-i Fâtımâ ile kıyâmete kadar olan çocukları Ehl-i beyttirler. Bunları sevmek kalb, beden ve mal ile…
MorePeygamberlere gelen ilâhî hükümler (emirler ve yasaklar), din. İslâmiyet. İslâm dîni, insanları n hem rûhî, hem de maddî refâhını te’min edecek bir şerîat getirmiştir. Bu şerîat sâdece fertle Allah arasında vâsıta kurmakla…
MoreYarmak, açmak, açıklamak; bir kitâbın metnini kelime kelime açıklayıp îzâh etmek. Münyet-ül-musallîdeki; “(Halâda ve her yerde) abdest bozarken kıbleye dönülmesi” ibâresi, Halebî kitâbında şöyle şerh edilmektedir: “Çünkü ihtiyâç giderme sırasında ön ve…
Moreİnsanın muhtâc olduğu şeylerin lüzûmundan fazlasını istemesi, şiddetli hırs, tamahkârlık, aç gözlülük. Şereh sâhibi, helâl ve haram gözetmeksizin her istediğini elde etmeye çalışır. Başkalarının zarârına da olsa beğendiği şeyleri toplar. (M. Hâdimî)…
MoreYükseklik, büyüklük, yüksek mertebe. İnsanlar arasında geçerli ve makbûl olma. Cenâb-ı Hakk’a itâat ve yüksek hizmeti ile çok ihsâna mazhâr olma, iftihâr. İnsanların en akıllısı ölümü çok hatırlayandır. Ölümü çok hatırlayan insana,…
MoreAlkollü içkilerden. Pişmemiş üzüm suyunun havasız fı çılarda durmasıyla gaz habbeleri (kabarcıkları) ve köpük çıkararak kokuşup mayalanması netîcesinde meydana gelen ve içilince sarhoş eden içki. Hamr. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu…
MoreDînin ve aklın zararlı gördüğü şey. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki; Zerre kadar hayır (iyilik) yapan onun mükâfâtını; Zerre kadar şer yapan da onun karşılığını, cezâsını görecektir. (Zilzâl sûresi: 7,8) Kalbe iki…
MoreBaşkasına gelen belâya, zarâra sevinmek. Din kardeşinize şemâtet etmeyiniz. Şemâtet ederseniz, Allahü teâlâ belâyı ondan alır, size verir. (Hadîs-i şerif-Berîka) Zâlimin zulmünden, şerrinden kurtulmak için, onun ölümüne sevinmek şemâtet olmaz. (Muhammed Hâdimî)…
MoreKâfir veya fâsık olma, cehennemlik olma. Seâdetin zıddı. Şekâvetin alâmeti dörttür: Geçmiş günâhları unutmak; hâlbuki onlar Allahü teâlânın yanında muhâfaza edilmektedir. Geçmi ş iyilikleri zikretmek (söylemek); hâlbuki kabûl edilip edilmediğini bilmiyor. Dünyâda…
MoreŞüphe, zan. Îtikâdda şek, yakîni bozar, îmânı yok eder. (İsmâil Hakkı Bursevî) Cümle âlem bir yere gelse ve bir müslümana Rabbini inkâr et deseler, o kimse inkâr etmez ve kalbine aslâ şek…
MoreNefsin arzu ve istekleri. Cehennem şehvet nefsin hoşlanmadığı (Hadîs-i şerîf-Buhârî) perdesiyle kuşatılmıştır. Oraya şehvetler yapılmakla girilir. Cennet de ibâdetlerle kuşatılmıştır; buraya da ibâdet meşakkatleriyle girilir. Şehvet üç çeşittir: Yeme arzusu, konuşma arzusu,…
MoreAllah yolunda harb ederken, Allahü teâlânın ism-i şerîfini yüceltmeye (İslâmı yaymaya) çalış ırken veya düşman saldırdığında vatan, din ve milletini, ırz ve nâmûsunu müdâfâ ederken ölen müslüman. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen…
Moreİyi işler yapmak, yüksek mertebeler ele geçirmek; zekâ ve akıllılıkla berâber olan cesâret, yiğitlik. Şecâatten yâni yiğitlik, kahramanlıktan hâsıl olan iyi huylardan biri de şehâmettir. (Ali bin Emrullah)…
MoreBirinin başkasında hakkı bulunduğunu bildirmek için, hâkim karşısında ve iki hasmın yanında, şehâdet ederim diyerek haber vermek. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Onlar yalan yere şehâdet etmezler. (Furkân sûresi: 72) Resûlullah sallallahü…
MoreAcımak, merhamet etmek. Büyüklerine hürmet, küçüklerine şefkat etmeyen bizden değildir. (Hadîs-i şerîf-Mişkât) Allahü teâlânın emirlerini büyük bilmek, yarattıklarına şefkat lâzımdır. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî) Herkese şefkat ve merhamet et. Kimseyi hakîr (aşağı, hor)…
MoreBir i şin veya hükmün yapılmasını îcâbettirmeyen, fakat yapılmaması ile de o iş veyâ hükmün meydana geldiği şey. Şâhitlerin bulunması; nikâhı n sıhhati, mûteber olması için ş arttır. Şâhid bulunmadıkça, nikâh meydana…
MoreHac esnâsında sa’y denen vazîfeyi yaparken, Safâ’dan Merve’ye ve Merve’den Safâ’ya her bir geli ş ve tavaf yaparken Kâbe’nin Hacer-ül esved köşesinden başlayan ve başlanılan yere gelince sona eren her bir dönüş.…
MoreFerâiz ilminde yâni mîrâs hukûkunda ana-baba bir erkek kardeşler (Benül-a’yân). Ana-baba bir kız kardeşe şakîka denir. Şakikler ve Benü’l-allât yâni yalnız baba bir kardeşler; oğul, oğul oğlu, baba ve dededen biri bulunduğu…
MoreCehennemlik. Bedbaht; ş irk (Allahü teâlâya eş, ortak koşması) veya isyân etmesi sebebiyle kâfir veya fâsık olan kişi. Zıddı saîd’dir. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Şakî olanlara gelince: Onlar Cehennem ateşindedirler ki,…
More