Tâze iken yâni gaz kabarcıkları çıkmadan, köpürmeden önce ısıtılıp, üçte ikisi uçup üçte biri kalan üzüm suyu. Kısrak, inek, deve sütleri mayalanıp, tadı keskin olunca, müselles gibi olurlar.Birincisine kumis, ikincisine kefir denir.…
MoreEşit, denk. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Mekke şehri alınmadan önce din düşmanları ile harb edenler ve malları nı, Allah yolunda harc edenler ile, Mekke alındı ktan sonra bunları yapanlar,…
MoreEşitlik, denklik; aynı halde ve derecede olma. İslâm dînindeki hürriyet ve müsâvât, gayr-i müslimlerin çoğunu dâimâ kendine çekmiştir.Pekçoğu bu sebepten dinlerini değiştirmiş, müslüman olmakla şereflenmişlerdir. (Herkese Lâzım Olan Îmân) Her ticârî sözleşmede,…
MoreHoş görü, başkasının kabahatini görmeme. Resûlullah efendimiz; “Allahü teâlâ Cennet’te, içerisinde keskin misk kokuları esen bir şehir yarattı. Suyu selsebil kaynağından gelir. Ağaçları nûrdandır. Şehirde kusursuz güzellikte hûrîler dolaşır ki, her biri…
MoreArkadaş. Resûlullah’ın eshâbının (arkadaşları nın) hepsi, sözbirliği ile âdildirler, hak üzeredirler. Allahü teâlâ onları seçip yaratılmışların en üstünü ve var olanların en şereflisi, Resûl-i kâinât olan habîbi Muhammed’e sallallahü aleyhi ve sellem…
MoreYolcu. Senenin kısa günlerinde, insan veya deve yürüyüşü ile üç günde gidilecek yere gitmeyi niyet ederek, bulunduğu yerin kenar evlerinin dışına çıkan kimse. (Bkz. Seferî, Seferîlik) Allah’a ve âhiret gününe îmân eden…
Moreİki müslümanın, sağ elin avuç içlerini birbirine yapıştırıp, iki baş parmağın yanlarını birbirine değdirerek el sıkışması. İki erkek veya iki kadın müslüman karşılaştıkları zaman, müsâfeha ederlerse, ayrılmadan önce, günâhları mağfiret olunur. (Hadîs-i…
Moreİnsanlık, yi ğitlik. Muhtâc olanlara, lâzım olan şeyleri vermek, başkalarına faydalı olmak, iyilik yapmak arzusu, insanlık. Adâleti yerine getirme ve hiç kimseden intikam almayı istememe. Her kim insanlarla muâmele ederken onlara zulüm…
MoreBeğenilmiş, râzı olunmuş mânâsına hazret-i Ali’nin lakabı. Âdem’in (aleyhisselâm) hilm sıfatını ve Yûsuf’un (aleyhisselâm) güzel ahlâkını görmek isteyen, Ali Mürtezâ’ya baksın. (Hadîs-i şerîf-Menâkıb-ı Çıhâr-ı Yâr-ı Güzîn) Eshâb-ı kirâmdan herbiri bir peygambere benzemektedir.…
MoreMüslüman iken dinden çıkan, kâfir olan kimse. (Bkz. İrtidâd) Allahü teâlâya Cebrâil aleyhisselâm gibi ibâdet etseniz, mü’minleri, Allah için sevmedikçe, kâfirlere ve mürtedlere, Allah için düşmanlık etmedikçe, hiçbiri kabûl olmaz. (Hadîs-i şerîf,…
Moreİrşâd eden, doğru yolu gösteren rehber zât. İyi bir müslüman olmaları için, insanları terbiye eden, âlim ve velî. Tasavvuf yolunda nihâyete varan büyükler (yolun sonuna kavuşanlar) iki türlüdür:Birincisi Resûlullah’ın sallallahü aleyhi ve…
MoreTasavvufta Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için evliyâ bir zâtın terbiyesi altına giren talebe. Mürîd, mürşidinin (hocasının) yanında cenâze yıkayıcısının elindeki ölü gibi olmalıdır. (İmâm-ı Rabbânî) Allahü teâlânın sevgisi ile ve O’nun sevgisine…
MoreBirleşik olan, parçalanabilen. Basitin zıddı. Ruh basîttir. Mürekkeb değildir. Böyle olsaydı, basît olan bir şey bunda yerleşmezdi. Çünkü ruh parçalanırsa, bunda yerleşen basît şeyin de parçalanması lâzım gelir. Basît olan şey ise…
More“Günâh işlemek insana zarar vermez. Âsî (isyân eden), fâsık (açıktan günâh işleyen) azâb görmeyecektir” diyerek, Ehl-i sünnetten (Peygamber efendimizin ve Eshâbının yolunda olanlardan) ayrılan bozuk fırka. Cebriyye mezhebi; insan aslâ bir iş…
MoreÂkıl ve bâlig yâni ergenlik çağına ulaşmadığı hâlde ulaşmış gibi gösteren erkek çocuk. Mekke’den üç gün üç gecelik uzak yerlerde bulunan hür kadının hacca gidebilmesi için, üç mezhebde, zevcenin veya nikâhı düşmeyen…
Moreİslâmiyet’in emirlerini yapmak, yasaklarından sakınmak, kötülüklerden korunmak ve kalb huzûru ile ibâdet yapabilmek için bir köşeye çekilmiş olan kimse.…
MoreSona eren, nihâyete kavuşan. Tasavvuf yolunda çıkılabilecek derecelerin sonuna varan velî. Müntehîlerin vazîfesi, halk arasında Hak ile olmaktır. (Cüneyd-i Bağdâdî) Müntehînin terakkîsi (ilerlemesi) namaz ibâdetine bağlıdır. (Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî)…
Moreİntikam alıcı. Zâlim ve mütekebbir (kibirli) cânîleri başkalarına ders olacak şekilde cezâlandıran, âsîleri ve taşkınlık yapanları şiddetli azâb ile azablandıran. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Allahü teâlân ın âyetleri hâtırlatıldıktan sonra, onlardan…
MoreKabirde suâl soran melekler. Münker ve nekir melekleri, suâl ve cevâbdan sonra meyyite (ölüye) “Cehennem’deki yerine bak, Allahü teâlâ değiştirerek, sana Cennet’teki yeri ihsân eyledi” derler. Bakar ikisini birlikte görür. (Hadîs-i şerîf-Buhârî)…
MoreYapılması uygun olmayan, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle ve müctehidlerin (dinde söz sâhibi âlimlerin) söz birliği ile yasak edilen şey; günah. (Bkz. Haram) Şüphesiz insanlar münkeri görüp de men etmedikleri zaman, onların…
MoreKusur, eksiklik ve muhtâçlıktan uzak. Allahü teâlânın noksan sıfatlardan uzak olduğunu bildirmek için kullanılan bir tâbir. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Allahü teâlânın ilâhlıkta şerîki, ortağı yoktur. Mülkü hiç yok olmayan bir…
MoreKalbi aydınlanmış, mânevî kirlerden ve paslardan temizlenmiş. Allahü teâlâ bir kimseye nûr vermezse, o kimse münevver olamaz. (İmâm-ı Rabbânî) Namaz kalbi temizler kötülükten men eder Münevver olamazsın, namazı kılmadıkça. (M. Sıddîk Gümüş)…
MoreYıldızların hareketlerini gözetleyerek geleceğe dâir haber verdiğini iddiâ eden, yıldız falına bakan kimse. Astrolog. Müneccimlere, kâhinlere, falcılara inanmamalı, bilinmiyen şeyleri bunlara sormamalıdır. Bunları gaybleri (geleceği) bilir sanmamalıdır. Uğursuzluğa inanmamalı, te’sir eder sanmamalıdır.…
MoreFelâketlerden kurtarıcı bilgiler; ibâdetler, iyi ameller. Fıkıh âlimleri yâni İslâmî hükümleri bilen âlimler, ibâdetlerin nasıl yapılacaklarını bildirdiler. İnceliklerini anlatmadılar. Çünkü, onların maksadı, ibâdetlerin doğru yapı lmasının şartlarını ve şekillerini bildirmekti. İnsanların işlerine,…
MoreÇekişme, anlaşmazlık. Mü’min beş güçlük arasındadır. Karşısındaki mü’min olur, kendisine hased eder (çekemez); münâfık (inanmad ığı hâlde müslüman görünen) olur, buğz eder; kâfir olursa kendisi ile savaşır; şeytan ise onu saptırmaya uğraşır;…
MoreDoğruyu ortaya çıkarmak maksâdı ile karşı lıklı olarak yapılan ilmî konuşma. Bir mes’eleyi belli kâideler dâhilinde karşılıklı inceleme, bir mes’ele hakkında yapılan karşılıklı konuşma. Münâzara edecek kişi, gerçeği aramakta kaybını arayan kimse…
MoreFıkıh ilminin dört büyük kısmından biri. Evlenme, boşanma, nafaka gibi hususlar. Fıkıh ilmi; ibâdât (ibâdetler), münâkehât, muâmelât (alış-veriş, kirâ, fâiz, mîrâs v.b.) ve ukûbât (cezâlar) olmak üzere dört kısma ayrıl ır. Fıkhın…
MoreYolda veya başka bir yerde bulunup da, sâhibi bilinmeyen mal. Lukata, bulanın elinde emânet hükmündedir, yâni o mal, mülk edinmek için değil, başkası nâmına muhâfaza etmek (korumak) için alınır. Ancak sâhibi bulunmazsa…
MoreErkekler arasındaki cinsî sapıklık. Homoseksüellik. Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz? (A’râf sûresi: 80) Tefsîr âlimleri buradaki çirkin işin livâta olduğunu bildirdiler. (Celâleyn)…
MoreSancak. Peygamber efendimizin râyesi, bayrağı siyâh idi. Livâsı daha küçük olup, beyaz idi. (İmâm-ı Kastalânî) Peygamber efendimizin livâsının üzerinde “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” yazılı idi. (Ebü’l-Ferec ibni Cevzî) Tebük seferinde Resûlullah…
More