İsteyen, yoksul, dilenci. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Sâile gelince (onu) azarlayıp koğma. (Duhâ sûresi: 10)…
MoreSenenin yarıs ından fazla, meralarda, kırlarda sırf sütleri alınmak veya üreme ve beslenmeleri için otlatılan (koyun, keçi, sığır, manda, at ve deve cinsinden olan), ehlî hayvanlar. Sâime hayvan sayısı nisâb miktârı olduktan…
MorePapazların bellerine bağladıkları ipten veya kıldan örme kaba sert ve uçları öne sarkık kuşak. Allahü teâlânın evliyâsı nı, enbiyâsını (peygamberlerini) ve ulemâsını (İslâm âlimlerini), bunların sözlerini ve fıkıh kitablarını ve fetvâları tâzim…
MoreSoy, nesil. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Ey Rabbimiz! Bizi sana teslîmde, boyun eğmekte ve ihlâsta sâbit kıl. Zürriyyetimizden bir topluluğu da sana itâatkâr ve boyun eğici kıl. (Bekara sûresi: 128) Hudâ…
MoreBayağılık, kendini aşağı tutmak. Tevâzûnun aşırı derecesi. Tezellül kötü huylardan biridir. Bir âlimin yanına câhil bir kimse geldiği zaman, âlimin ayağa kalkıp, yerine bunu oturtması ve gideceği zaman kapıya kadar yanında yürümesi…
MoreSüslemek. Dünyâ hayâtı, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tezyîn etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin! (Hadîs-i şerîf-Mârifetnâme) Yâ Ali! İnsanları görürsün ki dünyâyı tezyîn etmeye çalışıyorlar. Sen dînini tezyîn etmeye çalış. (Hadîs-i…
MoreBir kadına kocası buğzedip (gizli düşmanlık edip) kendisinden soğuduktan sonra, kadının, kocasının sevgisini tekrar celbetmek (çekmek) için mutlak te’sir edeceğine inanarak sihir yapması. Tivele şirktir (Allahü teâlâya eş, ortak koşmadır). (Hadîs-i şerîf-Ebû…
MoreAltın ve gümüşten başka canlı ve cansız her çeşit mal. Hayvandan başka menkûl olan, taşınabilen ve kıymetli olan yâni çarşıda benzeri bulunmayan veya bulunsa da fiyatları farklı olan mallar urûzdur. Bakır tencere…
MoreYalnız başına yaşama, insanlardan ayrılarak bir köşeye çekilme. İslâm âlimleri zaman ve şartlara göre uzlet etmenin bâzan faydalı ve bâzan da zararlı olduğunu bildirmişlerdir. Mevki sâhibi olmak arzûsunu gideren en kuvvetli ilaç,…
MoreBir iş için önceden tâyin edilen zaman, târih. Taksitle mal alırken, paranın bir miktârını peşin ve geri kalanını eşit miktarlarda vâde ile ödemek için, yâhut peşinsiz hepsini belli vâdelerde eşit taksitlerle ödemek…
MoreSöz verme, söz verilen şey. Allahü teâlânın; emirlerini yerine getirenleri çeşitli nîmetlerle mükâfâtlandı racağını, karşı gelenleri ise, azâb ile cezâlandıracağını bildirmesi, söz vermesi. Buna va’d-ı ilâhî de denir. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu…
MoreMülkü olan belli ve kıymetli mal ının menfaatini bir şarta bağlamadan müslüman veya zımmî (gayr-i müslim vatandaş) bütün veya belli fakîrlere Allah rızâsı için terkeden kimse. (Bkz. Vakf) Vâkıfın müslüman, hür, akıllı…
MoreTasavvuf yolunda bulunan bir kimsenin çok zikretmesi (Allahü teâlâyı anması) veya bir başka sebeb netîcesinde hâsıl olan mânevî lezzetleri tadarak rûhunun coşması, kalbinin gayr-i ihtiyârî (elinde olmadan) kendinden geçmesi, taşması hâli. Sâlikin…
Moreİdrârdan sonra çıkan, yapışkan, beyaz ve bulanık koyu sıvı. Vedî çıkınca dört mezhebde de abdest bozulur. Hanbelî mezhebinde gusül (boy) abdesti de lâzım olur. (Halebî) Hanefî, Mâlikî ve Şâfiî mezhebinde vedî, guslü…
MoreGüvenilen kimseye saklamak için verilen mal. Emânet. Vedîa söz veya hâl ile yapılan îcâb ve kabûl netîcesinde olur. Veren ve alan, diledikleri zaman fesh edebilir (vazgeçebilir). (Mecelle) Vedîa, sâhibinden izinsiz kullanılamaz; âriyet,…
MoreHayâsızlık, utanmazlık, edebsizlik, yüzsüzlük. Vekâhet kalb âfetlerinden (hastalıklarından)dir. (Muhammed Hâdimî) Vekâhet ile îlânın bir arada durmayacağını, bir gün belki ânında îmânı yok edeceğini düşünmedin ise, nefs-i emmâreye hoş gelen şeylerin Allahü teâlâ…
MoreDüğün yemeği. Peygamber efendimiz Abdurrahmân bin Avf’a (r.anh) “Bir koyun da olsa velîme yap” buyurdu. (Hadîs-i şerîf-El-Fıkhü alel Mezâhib-il-Erbea) Velîme sünnettir. (M. Zihni Efendi) Velîme dâvetine gitmek için şartlar vardır. Çağıranın yemeği…
MoreBedelini, parasını sonra ödemek üzere yapılan alış-veriş. Veresiye satışta satılan malın bedelinin ödeneceği zamânı belirtmek lâzı mdır. “Ne zaman istersen ver, paran olduğu zaman ver.” şeklinde ifâde ile veresiye satış yapılmaz. (İbn-i…
MoreKişiyi Allahü teâlâya yaklaştıran, Allahü teâlânın nezdinde (katında) yakınlığa ve hâcetlerin yâni ihtiyâçların giderilmesine sebeb olan her şey. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki: Ey îmân edenler! Allahü teâlâdan korkunuz! O’na…
MoreBir deve yükü miktârında bir hacim ölçeği. İmâm-ı a’zam’a göre, her sebzenin ve meyvenin, az olsun çok olsun mahsul topraktan alındığı zaman öşrünü vermek farz olur. İmâm-ı Ebû Yûsuf ile İmâm-ı Muhammed’e…
MoreAllahü teâlânın cennettekilere hizmet için nûrdan yarattığı güler yüzlü ve tatlı dilli hizmetçiler. Sen o vildânları görünce, onları Cennet’e saçılmış inci zannedersin.” (İnsan sûresi: 21) Ehl -i Cennet’in içtikleri şaraptan, başları ağrımaz…
MoreBir ibâdetin bir kimseye farz olmasının şartları. Haccın vücûb şartları, İmâm -ı a’zam’a göre sekizdir: 1) Müslüman olmak, 2) Kâfir memleketinde olanın, haccın farz olduğunu işitmesi, 3) Akıllı olmak, 4) Bâliğ (ergenlik,…
MoreHatırlamak, anmak. Zikir. Dünyâdaki bütün insanlara peygamber olarak gönderilen, peygamberlerin sonuncusu ve en üstünü Muhammed aleyhisselâmın doğduğu Rebî’ul-evvel ayının on birinci ve on ikinci günleri arasındaki geceye Mevlid gecesi denir. Bu gece,…
MoreÜmitsizlik, ümîd kesmek. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Allah’ın rahmetinden (af ve lütfundan) ye’se düşmeyiniz. Doğrusu, kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ye’se düşmez. (Yûsuf sûresi: 87) Ye’s hâlinde tövbe makbûldür. Fakat…
MoreErgenliğe ulaşmadan babası ölmüş çocuk. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Yetimlere bâliğ oldukları zaman malların ı verin. Helâli harâma değişmeyin. Kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır. (Nisâ sûresi: 2)…
MoreSene başı. Yeni bir senenin başlaması. Başlangıç zamânına göre iki çeşit sene vardır. Mîlâdî ve hicrî sene. Mîlâdî sene Îsâ aleyhisselâm ın doğum günü zannedilen târih ile baş ladığı kabûl edilir. Ancak…
MoreZulm eden, müslümanlara ve İslâmiyet’e; eli ile, dili ile ve kalemi ile zarar veren, başkalarının hakkına tecâvüz eden. Zâlimin çok yaşamasına duâ etmek, Allahü teâlâya isyân olunmasını istemektir. (Hadîs-i şerîf-Berîka) Zâlime yardım…
MoreKefil, birisinden belli bir veya birkaç kimsenin istedikleri bir şeyi, kendisinin de ödeyeceğine söz veren kimse. Dâmin. (Bkz. Kefil) Mübâşir (kişi, bizzat kendisi) müteammid (kasten) olmasa da zarar verdiği şeyi zâmin olur.…
Moreİhtiyaç eşyâsının ve borçlarının dışında nisâb miktârı malı, parası olan kimse. (Bkz. Nisâb) Eshâbım için fakirlik seâdettir. Âhir zamandaki ümmetim için zengin olmak seâdettir. (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs) Beş şey gelmeden evvel beş şeyin…
MoreErkeğin, hanımını veya onun yüz, baş, ferc gibi bir uzvunu, kendisine nikâhı ebedî haram olan bir kadına veya onun bakılması harâm yerine; “Sen anam gibisin” veya “Senin sırtın anamın sırtı gibidir” gibi…
More