Mayhoş, sulu ve sert olan limon ayvası ile, tatlı daha yumuşak fakat sulu olmayan ekmek ayvası olmak üzere iki çeşidi vardır. Çiçekleri zamanında toplanıp gölgede kurutularak saklanır. Vitamin mineral ve şeker açısından…
MoreAltıncık, Ölçüçiçeği, Tıbbi Öküzgözü, Tıbbi Nergis olarak ta bilinir. Sapı ve yaprakları etlidir , tutulduğunda, sanki yapışkanmış duygusu verir. Sabahları saat yediden sonra da çiçekleri kapalı kalmayı sürdürdüklerinde, o gün yağmur yağacak…
MoreYabani sarımsak ta denilir. Bitki daha görünmeden keskin sarımsak kokusu duyulur. İlkbaharın müjdecisi ayısarmısağı, nemli çayırlarda , gölgeli ve nemli dere kıyılarında, çalılıkların altında, karanlık yapraklı ağaç ormanlarında, kuytu yerlerde yetişir. Ayısarmısağı,…
MoreKırkkilitotu veya Zemberekotu olarakta tanınır. Tarlalarda, demiryollarının kıyılarında ve eğimli yerlerde yetişir. Balçıklı toprakta yetişenleri en şifalı olanlarıdır. Yatiştiği yere göre % 3-16 silisik asit içerir ve bu oran onun şifalı etkinliğini…
MoreHalk dilinde, Şebnemli, Aslanayağı, Tavşanayağı, Hizmetçikız, Kadınmantosu olarak da bilinir.En çok, orman ve yol kıyılarında, bayırlarda, yüksek yerlerdeki nemli çayırlarda ve dağlık bölgelerde yetişir. Güzel görünümlü, 7-9 parmaklı yapraklarının kenarları dişlidir. Oldukça…
MoreMaydanoz türünde bir bitkidir. Beyaza çalan yaprakları, meyvesinde iki tane birbirine yapışık şifalı tohumlarının kendine özgü kokusu vardır. Nisan ve Mayıs sonuna kadar dikilen tohumları filizlenince bir buçuk karış aralıklarla seyreltilir. Kuru…
MoreBu bitki hendeklerde, orman kıyılarında, eğimli çayırlarda, ağaçları kesilmiş orman bölgelerinde yetişir.Tüylü ve altın sarısı çiçeklerle bezeli sapı 80 cm kadar yükselebilir. Çiçekleri Temmuzdan Ekim’e kadar toplanabilir. *Altınbaşak’ın çiçekleri ve yaprakları serinletici…
MoreBallıbabagillerden olan Adaçayı, Dişotu ve Meryemiye diye de tanınır. Akdeniz kıyılarının kır bitkisidir. Ülkemizde kışın sert geçmediği yörelerde, bahçelerde de tohumlardan üretilir. Hafif kireçli, kolay su geçiren, kuru toprakları sever. Tohumları Nisan…
MoreKüçük ve bayağı görmek. Derviş, âlemi Morlukla görecektir. Yani, kendi dışında herşeyi, iyi ve güzel görecektir. Bir başka deyişle, dış âlemde iyi ve güzeli yakalayabilmelidir. Şeyhin biri, dervişleriyle giderken bir kedi leşiyle…
MoreArapça, hikmet; felsefe, adalet, ilim, hilim, Peygamberlik, Kur’an-ı Kerim, incil, veciz söz anlamlarında kullanılan bir kelime. Amel ve bilgi bütünleşmesinden meydana gelen ilim. İnsan’ın, gücü oranında, dış âlemdeki (afâktaki) nesnelerin hakikatim olduğu…
MoreArapça, kuşak, bele bağlanan ip, ayıran anlamında bir kelimedir. Suudi Arabistan’ın batısında, coğrafî planda ArapYarımadası’nı Kuzeyden Güneye sıradağlar halinde inerek ayıran bir dağ silsilesi vardır. Bu konumu nedeniyle, bölgeye, Hicaz (ayrılan) adı…
MoreArapça, perde, engel demektir, istenen ile isteyen arasına giren engele hicâb denir. İnsan, hicâbla, Allah’a yakınlıktan perdelenir. Bu, ya nurânî (aydınlık), ya da zulmânî (karanlık) olur. Nurânî olan ruhun nuru iken, zulmânî…
MoreArapça, bir kelime olup, Türkçe’mizde de kullanılmaktadır. Bez anlamındadır. Tarikat cihazlarından biri de, hırkadır. Dervişler hırkayı, genellikle zikir sırasında giyerler. Önü açık, yakasız, genişçe, kolludur. Mevlevîlerde resmî giysidir. Mürid, şeyhin’in huzuruna çıkarken,…
MoreArapça, koruma demektir. Peygamberler, Allah tarafından günahtan korunmuştur ki, buna ismet denir. Yani Peygamberler ma’sum’dur. Veliler için de, aynı mânâda olmamak üzere, hıfz söz konusudur. Yani veliler masum değil mahfuzdur. Bu hıfz,…
MoreArapça, taş demektir. Tasavvufta, insanî latifeden ibarettir. Bir hadisi şerifte Hz.Rasulullah (s) şöyle buyurur: “Hacer, sütten daha fazla bir beyaz renkte olmak üzere indirilmiştir. Ademoğullarıınn hataları, zamanla onu kararttı.” O, insanî latifeden…
MoreArapça, sonsuzluk daimîlik manasında bir kelimedir. Sufiyyeye göre ebed, Allah’ın isimlerinden biridir. Ezel ve ebed arasındaki fark şudur: Ebed, sonu olmayan; ezel, başı olmayan demektir. Abdülkerim Cîlî’nin “el- İnsanu’l-Kâmil” adlı eserinde şöyle…
MoreBir hesaplama çeşidi olup, Arap alfabesindeki her harfin bir rakam değeri olduğu kabul edilerek yapılır. Hadiselerin vuku zamanını tesbit, cifr veya önemli olaylara tarih düşürme işleminde kullanılır. Kamus’un verdiği bilgiye göre, Ebced,…
MoreVarlıktan yokluğa, sağlıklı iken hastalığa, kuvvetli iken zayıflığa düşen kişiler için kullanılan bir ifade. Bu ifadeyle alakalı bir takım atasözleri, kültür zenginliğimiz içindeki yerini hâlâ korumaktadır: “Düşmez kalkmaz bir Allah”, “düşenin dostu…
MoreRüya demektir. Esma (Allah’ın isimleri) yoluyla manevî eğitimi gerçekleştirmeyi amaçlayan tasavvuf okullarında düş, dervişe bulunduğu makamı gösterir. Mesela bir derviş rüyasında dağlar görürse, artık onun kalp mertebesini elde ettiğini ve bir sonraki…
MoreDört kapı: 1. Şeriat, 2. Tarikat, 3. Hakikat, 4. Marifet. Şeriat, baba mesabesinde olup dinin inanç, ibadet ve muamelat esaslarının tümünü oluşturur. Birinci kapıyı gerçekleştirmek, şeriatı yaşamakladır. Tarikat anadır. Şeriat bilgilerini oluş…
MoreArapça ışık demektir. Hak, zatı itibariyle, idrak edilmeyen, kendiyle idrak olunmayan bir nurdur. Allah, isimleri bakımından, idrak olunan bir nurdur. Kendisiyle idrak olunan tarzda, kalpte yerleştiği zaman, nurlanmış basiret bu nur ile…
MoreArapça dövme, çiğneme demektir. Bu Sadiyye’de bir âyindir. Üçyüz derviş yanyana yüzüstü yere yatar, şeyh de atıyla bunların üzerinden geçerdi. Bu bir sınavdı. Teslimiyeti zayıf dervişlerin kemiği kırılır, güçlü olanınki kırılmaz, şeklinde…
MoreArapça dönmek demektir. Maddi olarak görülen şu âleme düşen bir mevcut, önce cemad (cansız), sonra bitki, sonra hayvan, sonra insan şekillerinde tecelli eder, ve sonunda da “insan-ı kâmil” şekline dönüşür, Hakk’a vasıl…
MoreBir mürişidin izni olmadan hakikate ulaşılamayacağını anlatan bir atasözü. Herhangi birinin haremine izinsiz girilememesi gerektiği, yine bu atasözü ile anlatılır. “Destur” diyen kişiye “Hû” sesi gelmezse, bu söz iki defa daha tekrarlanır;…
MoreFarsça izin anlamına bir kelime. Bir yere girilirken, izin istemek üzere kullanılan bir ifade. Halk arasında “savulun, yol verin” anlamında da kullanılırdı. Bektaşîlerde nefes (ilahî) okuyacak can (yani derviş) önce “destur” der,…
MoreFarsça. Başa giyilen takke, fes ve benzeri şeyler üzerine sarılan sarığa destâr denir. Kafesî ve örfî destâr diye türleri vardı. Mevleviler, buna saygı ifadesi olmak üzere, “şerif” kelimesini ekleyerek “destâr-ı şerif” derlerdi.…
MoreTarikata mensubiyet manasını ifade eder. Dervişlik, İslâm’a bağlanmakla olur. islâm’ın ihlâsla, sıdk ile takva, vera üzere yaşanmasına dervişlik denir. Dervişlikte fakirlik şartı koşan mutasavvıflar olduğu gibi, Hoca Ubeydullah Ahrâr Taşkendî, Abdülkâdir-i Geylânî,…
MoreFarsça. Fakir, dilenci, dünyadan yüz çeviren, kendini Allah’a veren kişi. Tarikat mensublarının çoğu fakir olduğu için, bu isimle anıldığı ileri sürülür. Ancak, hakikî derviş, kimseden birşey istemez ve istememesi tarikat kuralıdır. Mevleviyye…
MoreAllah’ın gücü, bilgisi, sıfatlan,ucu bucağı olmayan bir ummana benzetilir. Kulun bunun karşısındaki durumu, denizden bir damlacık bile değildir. Bu sonsuzluğa Kur’an’da, “Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, sayamazsınız (yani buna gücünüz yetmez)” (İbrahim/34) âyetiyle…
MoreHz. Peygamberin (s.a.s.) Zilhicce’nin ilk dokuz gününü oruçla geçirdiği rivayet edildiği için (Ebû Dâvûd, Savm, 62) Zilhicce’nin ilk dokuz gününün, yani kurban bayramından önceki dokuz günün oruçlu geçirilmesi müstehaptır. Zilhicce ayının 10. günü…
More