Şeyh Ebu Abdullah Siracüddin Ömer b. Şeyh Ekmelüddin Lahcî (ö. 1349 veya 1397) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okuludur. Bu zat, halvet uygulamasına çok önem verirdi. Hatta, herkesten uzak kalmak üzere, içi boş,…
MoreArapça, yalnız kalıp, tenha bir köşeye çekilmek demektir. Tasavufta ise, zihinsel konsantrasyonu ve bazı özel zikirlerle riyazetleri gerçekleştirmek üzere, şeyhin müridini, karanlık, dış dünyadan soyutlanmış bir yere, belirli bir süre için koyması.…
MoreTüm dünyada ve Türkiye’de binlerce mağazası bulunan ve çok sevilen kahveleri tüketiciye sunan kahve zinciri Starbuck’lar koronavirüs nedeniyle faaliyetlerini geçici olarak durdurmuşlardı. Corona sonrası döneme geçişin başlaması ve normalleşme sinyallerinin verilmesi ile…
MoreHer gün işe şu iki şeyin hayaliyle gideriz: arkadaşlarımızla mükemmel kahveyi paylaşmak ve dünyanın biraz daha güzelleşmesine katkıda bulunmak. Bu, 1971 yılında ilk Starbucks açıldığında geçerliydi ve bugün de hala geçerliliğini koruyor.…
MoreArapça “Sen olmasaydın” anlamında, şart içeren bir ifade. “Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, felekleri yaratmazdım” hadis-i kudsîsine dayanır. Arapçası şu şekilde tesbit edilmiştir : “Levlâke levlâke lemâ halaktü’l-eflâk”. Hz. Peygamber (s)’i öven na’atların…
MoreArapça, bir şey belirip zahir olmak, parlamak gibi anlamları ihtiva eden bir kelime. Kitab-ı Mübin ve küllî nefse levh denir. Dört türlü levh vardır: 1. Levh-i kaza. 2. Levh-i kader. 3. Levh-i…
MoreNaziklik, yumuşaklık, vs. gibi mânâları olan Arapça bir kelime. Tehânevî, dört türlü letafet vardır der: 1. Dokunma ile ilgili duyum inceliği. 2. Küçük parçalara bölünmeyi kabul etme. Bölünebilirlilik. 3. Kavuşmaktan aşırı etkilenmek.…
MoreBirini diliyle dillemek, kötü anmak vs. gibi manaları olan Arapça bir kelime. Allah’ın hitabı sırasında, ariflerin kulaklarında İlâhî fesahatin meydana getirdiği şeye, lesen denir. Bu bildirme, ya ta’rif-i İlâhî, ya peygamber lisanı,…
MoreFarsça, kenarı yayvan, büyük ve geniş sahana denir. Tekke ve hangahlarda dervişlere, gariplere yemek yedirilen büyük sahanlara lenger veya lengerî adı verilir. Gemilerin denize attıkları demir çapaya da lenger denir. Mevc-i tîyg-ı…
MoreArapça, bir şeye el ile dokunmak anlamına gelir. Tehânevî lems’i, zahirî hislerin bir türü olarak tavsîf eder. Bu güç, özellikle deride yoğun olmak üzere, vücuttaki bütün sinirlere dağılmıştır. Bununla, deriye temas eden…
MoreArapça’da zaman veya mekan zarfı olup, yanında, …de,…da mânâlarını ihtiva eder. Gayb ilmi, sırlara vâkıf olma anlamında kullanılan tâbir. Kehf suresinde “…ona katımızdan bir ilim öğrettik…” (Keyf/65) âyetiyle bu ilme işaret olunur.…
MoreArapça’da kale vs. ye sığınmak, güvenmek manalarına gelen bir kelime. Tam bir (doğru) recâ ile Allah’a yönelmek, bu kelimenin terminolojik anlamını verir. Serrac’a göre, bu terimin açıklaması şöyledir: insan aczini, fakrini ve…
MoreArapça, kayıtsız, ilişkisiz, çekinmez, sakınmaz gibi mânâları ihtiva eden bir kelimedir. Istılâhat-ı Meşâyıh’ta bu terimin izahı şu şekildedir:” Laubali ve rind deyü ol sâlik-i âşıka derler ki, temayüz- i ef’âl ve sıfat…
MoreLatîfe; manası hoş olan söz, espri ve şaka gibi mânâları ihtiva eden Arapça bir kelime. Hal inceliklerine sahip kalbe işaret eden bir kelime. Zihinde parlayan, anlayışla zuhur eden ve manasmdaki incelik sebebiyle…
MoreArapça, belirip, ortaya çıkan şey anlamına gelen bir kelime. Çoğulu “Levâih”tir. Tasavvuf ıstılahında, bir hâlden diğer bir hâle yükselme nedeniyle, sırların parıldayarak ortaya çıkması şeklinde tarif olunur. Tavâli’, Levâmi’ terimleri de, yakın…
MoreBir şeye göz ucu ile bakmak mânâsına Arapça bir kelime. Gayba inancın, yakin derecesine ulaşması sebebiyle, kalbe doğan şeylere ve kalplerin basiretlerinin mülâhazasına işaret eden bir deyimdir. Kısaca lahz, kalbî bir düşüncedir.…
MoreArapça, kürsü, masa demektir. Fiili sıfatların cümlesinin tecellisi, ilâhî iktidarın ortaya çıkış yeri, emir, nehiy, icad ve idamın tenfiz mahalli, tafsil ve ibhamın menşei, zarar ve faydanın, fark ve cem’in merkezi, budur.…
MoreArapça, “ol” demektir. Ferganî şöyle der. “Hiçbir hatra ve hareket yoktur ki, emirle meydana gelmiş olmasın. Bu da “kün” (ol!) emridir. Emr ile halk O’nundur, halk ile emr de O’nundur. “Bir şeyi…
MoreFarsça, başlık demektir. Tepesi konik gibi sivri şeylere de, külah dendiği için, minarelerin en üst kısmına “minare külahı” denmiştir. Mevlevîlerin giydiği sikkeye, “Külâh-ı Mevlevi” denir. Biri, bir zor işi yapamaz veya yapmaktan…
MoreArapça, değirmen taşının miline denir. Büyük değirmen taşı, milin (kutbun) etrafında döndüğü gibi, kainat denen bu kozmoz da idare bakımından kutbun etrafında döner. Bu yönüyle kutub, manevî derecesi büyük, veli bir kuldur…
MoreArapça, değirmen taşının miline denir. Büyük değirmen taşı, milin (kutbun) etrafında döndüğü gibi, kainat denen bu kozmoz da idare bakımından kutbun etrafında döner. Bu yönüyle kutub, manevî derecesi büyük, veli bir kuldur…
MoreArapça, yakınlık anlamındadır. Kelime ezelde, yani ruhlar âleminde, Allah ile kul arasında geçen ahde uymayı ifade eden, bir tabirdir. Kulun Hakk’a yakın olması, müşahede ve mûkâşefe iledir. Allah’tan gayrisiyle de Allah’tan uzak…
MoreTürkçe, köle anlamına gelir, “insan ve cinleri, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyat/56) insan kullukta ilerledikçe, özgürlükte de ilerler. Zira, insan, ya nefsinin isteklerine, ya da Allah’ın isteklerine kulluk yapar. İnsanın…
MoreTekke musikisi enstrümanlarından biri de, kudûm’dür. Gövdesi bakır veya pirinçten yapılmış olup, yanyana iki tane birden olarak kullanılır. Kudüm çanağı, eskiden dut ağacından yapılırmış. Birisinin üzerine deve, diğerininkine de merkep derisi gerilir.…
MoreArapça, güç, kuvvet demektir. Allah’tan başkasında bulunmayan zatî kuvvet. Bunun fonksiyonu, malûmatı, ilmi gereğe uygun olarak, gözle görülür âlemde ortaya çıkarmaktır. Bu âlem, tecellinin ortaya çıktığı yerdir. Yani bu âlem, adem (yokluk)…
MoreArapça, noksanlıktan münezzeh, çok temiz olan demektir. Çok mukaddes, her şeyden münezzeh, her vasıf (özellik) ta mükemmel, tanıma tasvire sığmaz, hiç bir leke kabul etmez, tertemiz, pak, öyle ki her selâm ve…
MoreArapça, büyüklerime demektir. Yerilen nefis hastalıklarındandır. “Haksız yere yeryüzünde büyüklük taslayanları, âyetlerimden çevireceğim” (Araf/146) âyeti kerimesi ile, Allah kibirlileri yerer. Kibirli, kendini herkesten üstün görür, başkasını beğenmez, herkesi eleştirir. Mukabili tevazu ise;…
MoreArapça, kabuk anlamına gelir, zahir anlamında da kullanılır, bâtın (öz, iç)’ı fesada uğramaktan korur. Şeriatın zahiri gerçekleştirilemezse öz çürür. Özün sıhhati, zahirî şeriatın sağlamca ve takva boyutunda yaşanmasına bağlıdır. Gazali, bu benzetmeyi…
MoreTasavvufî gelenekte kırk sayısının bir özelliği vardır. Bu da, Hz. Musa (a)’nın Tur Dağı’nda, Allah ile olan kırk günlük münâcâtıyla temelini bulur. Hiyerarşik veliler zümresinde, kırklar da, dünyanın hükümranlığına iştirak ederler.Kırk ile…
MoreYol gösteren, mürşid. Tefsir hocasının önünde oturmadan tefsir. Fıkıh hocasının önünde oturmadan fıkıh. Nahiv hocasının önünde oturmadan nahiv. Tıp hocasının önünde oturmadan tıp, öğrenilemeyeceği gibi, “sürekli Allah huzurunda olma” (ihsan) şuurunun eğitimini…
More