Arapça, ezelîlik, varlığın üzerinden uzun zaman geçme hali, gibi anlamları ihtiva eden bir kelime, Zatî vücûdun hükmünden ibarettir. Zatî vücud, Hak için kıdem ismini ortaya çıkarandır. Zira zatı itibariyle vücûdu olan, adem…
MoreArapça, açığa çıkarma, örtülü olanı açma, sezme, tahmin etme gibi anlamları olan bir kelime. Keşf bir şeyi örten perdenin kalkması anlamındadır. Mükaşefe, hakikatleri görmek anlamında maddî değil, manevî gözle olur. Basar gözü…
MoreArapça, bir kelime olup, Türkçe’mizde de kullanılmaktadır. Bez anlamındadır. Tarikat cihazlarından biri de, hırkadır. Dervişler hırkayı, genellikle zikir sırasında giyerler. Önü açık, yakasız, genişçe, kolludur. Mevlevîlerde resmî giysidir. Mürid, şeyhin’in huzuruna çıkarken,…
MoreArapça, yumuşak başlı olmayı ifade eden bir kelime, eğer “halm veya hulm” olarak bir başka kalıptan olursa, rüya görmek anlamına gelir. Öfke sırasında kul, itidal ve sükûnetini koruyarak, gücü yetmesine rağmen, muhatabından…
MoreArapça, koruma demektir. Peygamberler, Allah tarafından günahtan korunmuştur ki, buna ismet denir. Yani Peygamberler ma’sum’dur. Veliler için de, aynı mânâda olmamak üzere, hıfz söz konusudur. Yani veliler masum değil mahfuzdur. Bu hıfz,…
MoreArapça. Korkmak ve sakınmak manasınadır. Tasavvuftaki hallerden birinin terim olarak ifadesidir. Tasavvufta makam; kalıcılık, mücâhede ile kazanma, bir öncesi elde edilmeden sonrakine geçememe gibi belli durakları gösterir: Fakr, sabr, zühd, tevekkül gibi.…
MoreBu söz ile, dünyadan değil, dünya sevgisinden uzaklaşmak kastedilir. Geçiciyi kalıcıya feda etmek anlamında olmak üzere, madde ilahını, Vahid ve Kahhar Allah’ın huzurunda kurban etmek, tasavvufta esastır. Ancak Hıristiyan mistiklerinde görüldüğü gibi,…
MoreArapça, toz anlamına gelir, içinde, âlemdeki bütün suretlerin açıldığı, şekillerin oluştuğu madde. Ancak, hebâ’nın vücudda bir ayn’ı yoktur. Sadece içinde bulundurduğu suretler bakımından vardır. Aslı bakımından yoktur. Bu yönüyle heba, adı olan…
MoreHazır olmayı ifade eden Arapça bir kelime. Şeyhu’l-Ekber, Fütûhat’da (1/237-8) hazret-i ilâhî ve hazreti insanî’den bahseder, ilâhî hazretin kendine mahsus üç harfi vardır. Bu iki hazret sayıda ittifak halindedir. Vahdet-i Vücûd’da beş…
MoreArapça, canlılık, dirilik manasınadır. Bir şeyin kendi nefsi sebebiyle varlığı, onun tam hayat sahibi olmasıdır. Kendinden başkası sebebiyle varolanın hayatı, izafî (bağıntılı) dir. Allah kendi nefsinden dolayı vardır, ve O, diridir. (Hay),…
MoreArapça, düş, görüntü, aslı olmayan görüntü manasına gelir. Vahdet-i vücud felsefesinde, hayal vücudun aslıdır. Hayal sebebi ile olmadıkça, Hakk’ın esma ve sıfatı olmaz. Hayalde, Ma’bûdun ortaya çıkışının olgunluğu vardır. Hayal, bütün âlemlerin…
MoreArapça, seçkinler özel kişiler demektir. Tasavvuf yoluna girmiş, Allah’a vasıl olmaya yönelmiş kişi. Gerçeğe vuslata erene de, Ahassu’l-Havas, Hâssü’l-Hâs denir. Bunun mukabili avamdır. Sensiz iki cihan benim zindan görünür gözüme Senin aşkınla…
MoreArapça, korku manasınadır. Allah’ın kahrından korkarak dinde sabit olmak. Bunun zıddı recâ (umma, ümidli olma)’dır. Diğer bir tarife göre havf, yasaklanan şeylerden ve günahlardan utanmak ve bu hususta üzüntü duymak demektir. Hz.…
MoreArapça, yüzük ve mühür manalarına gelen bir kelimedir. Kâşânî’ye göre, hâtem, bütün makamları geçip olgunluğa ulaşmak demektir. Hâtemü’n-Nübüvve: Allah’ın peygamberliği kendisiyle sona erdirdiği kişidir, ki bu, Hz. Muhammed (s)’dir. Ahzab/40’da buyurulduğu gibi…
MoreArapça, dönmek, meyletmek anlamına gelen bir kelime. Tasavvufî anlamda, Hakk’ın, kulunu, bazı ibarelere muhatap kılmasıdır. Cifr ilmiyle uğraşanlara göre; harfler, nuranî ve zulmanî olarak ikiye ayrılır. Nuranî harflere Hakk’ın harfleri, zulmanî harflere…
MoreArapça, sıkıntı, harabelik yerler manasına gelen bir kelime. Sûfinin, maddi ve nefsî dediğimiz yönünü yıkmasından, kendisinde dünyalık bir şey kalmamasından hareketle bu tâbir kullanılır olmuştur. Meyhane kelimesi de aynı mânâda kullanılmıştır. Tasavvuf…
MoreFarsça, tekke manasında bir kelime. Tekkenin büyüğüne denir. Âsitane de aynı anlamı ifâde eder. Zaviye, tekkeden daha küçüktür. Bu durumda, sûfilerin toplandığı yerler, küçükten büyüğe, zaviye, tekke ve han-gâh şeklindedir. Bektaşîlerde ve…
MoreFarsça, tekke manasında bir kelime. Tekkenin büyüğüne denir. Âsitane de aynı anlamı ifâde eder. Zaviye, tekkeden daha küçüktür. Bu durumda, sûfilerin toplandığı yerler, küçükten büyüğe, zaviye, tekke ve han-gâh şeklindedir. Bektaşîlerde ve…
MoreSultan Abdülaziz’in yâverliğini yapmış ve Erzurum mevki kumandanı iken ölen Mirlivâ Mehmed Said Paşa’nın oğlu olarak İstanbul’da doğan Hüseyin Rahmi, annesini küçük yaşta kaybettiği için babasının görevi dolayısıyla bulunduğu Girit’te 1868 –…
MoreGökalp tarafından “Yalavaç” titriyle taltif edilen Hüseyinzâde Ali, 1864 yılında Bakü’nün Salyan kasabasında doğdu. İlköğrenimini burada tamamlayan Ali, yükseköğrenimi için Petersburg’a gitti. Burada Ulum-u Tâbiiye Fakültesini bitirdikten sonra İstanbul’a gelerek Askerî Tıbbîye’ye…
MoreMısır modernleşmesinin ünlü ismi ve bir Osmanlı Vâlisi iken yeni bir hânedânın müessisi olarak Mısır Türk târihinde önemli bir yer işgâl eden Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olarak Kâhire’de doğmuş ve 1870’te…
Moreİ. H. Ertaylan’ın, “nevinde yegâne, vâdisinde müstakil, halkçı bir muharrir (…) popüler bir edib, bir halk yazıcısı” olarak tavsif ettiği Ahmed Râsim, İstanbul Fâtih’te doğmuştur. Küçük yaşta babasını kaybeden ve Sofular ile…
MoreBir kolu İzmir’de yer alan Uşaklı Helvacızâde âilesinin, aynı ticârî faaliyetler dolayısıyla İstanbul’da mukîm çocukları Hacı Halil Efendi’nin oğlu olarak Eyüp’te dünyaya gelmiştir. Eğitimine İstanbul’da başlayan; lâkin babasının bozulan durumu dolayısıyla taşınmak…
MoreAna-babasına iyilik edene müjdeler olsun! Allah Onun ömrünü uzatır. (Buhârî) Ana-babası, yanında yaşlandığı halde, [onların rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamıyanın burnu sürtülsün. (Tirmizî) Allahu Teâlânın rızası, ana-babanın rızasında, gadabı da, ana-babanın gadabındadır (Tirmizî) Cihâd, fîsebîlillah…
MoreBiz insana anne ve babasını tavsiye ettik anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında taşımıştır.Onun (memeden) ayrılmasıda 2 sene içinde olmuşdur onun için biz insana bana ve ana babana şükret dönüş banadır…
MoreArapça, birinin yerine geçen, arkasından gelen vekil olan kişi anlamlarına gelir. Bu kelime, Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nin 30, Sâd Suresi’nin 26. âyetinde geçer, ilk âyette, “yeryüzünde bir halife yaratacağım”, ikincisinde ise “Biz…
MoreFarsça olan bu ifade, yerle bir olmak, toprak gibi olmak anlamlarını ihtiva eder. Allah’a vuslat için sülûka giren, ölmeden önce ölen, gönlünde dünyaya yer vermeyen tekke sakinleri, hankahta bulunanlar ve dervişlere haksâr…
MoreArapça, gizli olana hafî derler. Tehânevî bunu, mahiyeti gizli olması nedeniyle ruha, hafî denilir, diye tarif etmektedir, insanın madde planında göğüs üzerinde beş noktaya taalluku bulunan ve zikir mahalleri olarak gösterilen letaif-i…
MoreArapça, vaki olmak, yok iken var olmak manasınadır. Bazı sufîler, Allah’ın toplumu uyarmak üzere, âlemde bir takım âyetler ortaya çıkardığını, belli kişileri uyarmak için de, kalblerindeki kötü duyguları giderdiğini söylerler.…
MoreArapça’da, sınır, derece, rütbe, işlenen suç karşılığı verilen ceza gibi manaları, ifâde eder. Konu ile ilgili bazı atasözleri, şu şekildedir: “Haddini bilmeyene haddini bildirmek, öksüze kaftan giydirmekten yeğdir”: Aşırı gidenlere gereken karşılığı…
More