Arapça, akla veya hatıra gelen şeye hâcis denir. Çoğulu hevacis’tir. Kâşânî hâcis’i, nefsanî düşünceler olarak tanımlar. Kalbe gelen ilk his veya düşünceye de, hâcis denmiştir. (Hâtır-ı Evvel). Buna, genellikle iyi ve hayırlı…
MoreArapça, taş demektir. Tasavvufta, insandaki latifeden ibarettir. Hacer-i Esved’in siyah rengi alışı, tabîî gereklilik sonucu, değişimi sebebiyledir. Bir hadis-i şerifte Hz. Rasûlullah (s) şöyle buyurur: “Hacer, sütten daha beyaz renkte olmak üzere…
MoreFarsça, hoca, âlim, bilgin demektir. Çoğulu Hâcegân veya hocagân’dır. Nakşîliğin erken dönemlerinde, Orta Asya’daki şeyhlerin bilim adamı oluşu sebebiyle, onlara hoca, hâce gibi isimler verilmiştir: Hoca Bahâeddin Nakşbend, Hoca Abdülhalık Gucdevanî, Hoca…
MoreArapça, tane manasına gelir. Habâb, su üzerinde oluşan kabarcıklara denir. Fındık büyüklüğünde veya daha küçük, akîk veya Necef taşından yapılmış tanelere denir. Bunlar yuvarlak veya kesme olur. Bu taneler ince ve gümüş…
MoreFarsça’dır, Türkçe’mizde de aynen kullanılır. Kadiri tabiridir. Kadirîlerin başlarına giydikleri arakiyenin tepesine, çuhadan daire şeklinde bir parça dikilirdi. Bu gül, Bağdat gülü, havuzlu, kafesli, kız gülü gibi çeşit çeşitti. Genellikle güller, bir…
MoreArapça, aldanma demektir. Gurur, helak olmanın başta gelen sebeplerindendir. Çoğu insanlar gurur içindedirler. Gururlu kişiler her kesimden olabilir: Âlimler, âbidler, mutasavvıflar (daha doğru mustasvıflar), ticaret erbabı, zenginler, politikacılar, yöneticiler vs. gibi. Dış…
MoreKalb’in Türkçe karşılığı. Bu kelime ile ilgili çeşitli atasözleri vardır. Bunların bir kısmı şöyledir: Can ü gönülden dua, niyaz : Bütün bir manevî güçle, kendini vererek Allah’a yapılan duadır. Can u gönülden…
MoreArapça, dedidoku demektir. Birinin ardından, olumsuz yanlarını başkalarına söylemeye gıybet denir ki, haramdır. Allah’ın Settâr isminin, kulların ayıplarını örtmekte ilgili oluşu, bu konuda İlâhî bir örnektir. Hucurat suresinde dedikodu yapılan kişinin, ölü…
MoreArapça, örtü, perde demektir. Kalp aynasının, nefs ve nevadan gelen olumsuz etkilerle kararması, bu durumda kalp katılaşır, basiret bağlanır, körleşir.…
MoreArapça, zenginlik demektir. Gani (zengin) Hak’dan başkası değildir. Zira her şeyin zâtı O’nundur. Kul, Hak ile mâsivadan müstağni olunca gani (zengin) olur. Yani Hakk’a muhtaç olur, kullara muhtaç olmazsa, o kul, zengin…
Moreİmrenme anlamında Arapça bir ifade. Hased ile gıbta arasında ince bir fark vardır. Allah’ın nimet verdiği kişiden o nimetin gitmesini istemek haseddir. Bu, Allah’ın İlâhî takdirde yaptığı taksime razı olmamak anlamına gelir.…
MoreArapça. Öfke, kızgınlık, dargınlık gibi mânâları ihtiva eder. Bu, Allah’ın şeytanı yarattığı ateştendir. Peygamberimiz (s) “gazaplanıp da cehenneme yaklaşmayan kimse yoktur” demiştir. İnsanlar bu konuda üç gruptur. Birincisi; tefritte olup hiç kızmaz,…
MoreArapça, faaliyet, kıskanma manasınadır. İlâhî sıfatlardandır. Kulun gayreti, fillah, lillah ve alallah olmak üzere üç kısımdır. Birinci ve ikinci kısımlar; İslâm’ın emirlerine aykırı bir durum görünce, buna el ve dil ile karşı…
MoreBilinmeyen veliler. Her asırda mevcut ve sayıları ondan ibaret olan Allah adamları(evliyâ] hakkında kullanılan bir tâbirdir. Tasavvuf kaynaklarından birinde, bunun açıklaması şu şekilde yapılır: “Sıfat-ı gâlibeleri, huşu ve huzû-i Rabbani ve kendileri…
MoreArapça, göz önünde olmayan, bilinmeyen, gizli olan, gâib vs. gibi manaları vardır. Senden Hakk’ın gizlediği her şeydir. Allah’ın pek çok âlemleri vardır. Allah’ın insan vasıtasıyla baktığı âleme, vücûdî şehâdet denir. Allah’ın, insan…
MoreArapça, yardım etme, imdada yetişme demektir. Bunun yerine “kutub” da kullanılır. En yüksek manevî makamdır. Kutub, mazhar-ı hakîkat-ı Muhammediyye ve cami-i esmâ-i İlâhiyyedir. Yani ilâhî isimleri kendisinde toplayan, Hz. Muhammed (s)in hakikatine…
MoreArapça. Galip gelme, yenme, bastırma, muzafferiyet. Tasavvufta, sûfinin üzerine gelen fakat, sebebi bilinmeyen bir hâldir. Bu yüzden, içinde bulunduğu hâlin edebine riâyet edemez. Bunun zıddı olan sükûn ise, nefsin kendine dönüp, fark…
MoreArapça, gafil olma, uyanık olmama, habersiz bulunma, farkın varmama hâli. Kulun Allah’tan habersiz olması hali. Dünyayı veya bütün mahlukatı, Allah’ın yarattığı ve sıfatlarının tecellî ettiği bir yer olarak düşünmeden, dünyadaki hayatını sürdüren,…
MoreArapça, açılmalar demektir. Beklenmedik birşeyin ele geçmesi. Zahirdeki fütûha “Fütuhûl-ibade”, batmdakine de “fütuhûl-halâve” denir. Bu iki fütûhtan başka, bir de “fütûhul-mükâşefe” vardır. Rızık, ibâdet, ilim, marifet, keşf vs. gibi maddî ve manevî…
MoreArapça, kalp demektir. Yedi tavrın (etvar-ı seb’a) üçüncüsü olup, İlâhî tecellileri temaşa (seyretme), yeridir. Kur’ân’da, fuâd’a işaret eden âyet şudur: “Gözün gördüğünü, fuâd (kalp) yalanlamadı” (Necm/1 1 ).…
MoreArapça, çocuğun sütten kesilmesi anlamına gelir. Müridlerin, şeyhlerinin yanında süt emdikleri zamanlar olduğu gibi, sütten kesildikleri zamanlar da vardır. Süt emme zamanı; müridin şeyhin sohbetinde bulunduğu zamandır ki, bu esnada, müridin şeyhinden…
MoreArapça, görüş, tahmin ve anlamada dikkatli düşünüp isabetli olma anlamında bir kelime. Yakînin açılması, gaybın görünmesi. Firâset, iman makamlarından birisidir. Hz. Resûllullah (s) “mü’minin firâsetinden korkunuz; zira o, Allah’ın nuru ile bakar”…
MoreArapça, kaçmak demektir. Halktan Hakk’a kaçmak. Bunun birkaç mertebesi vardır. İlki cehilden bilgiye kaçmak, ikincisi haberden sunuda (işitmekten görmeye) kaçmak, üçüncüsü Hakk’ın gayrisi herşeyden hatta şuhûddan da kaçmak. Kur’an-ı Kerim’de de bu…
MoreArapça, düşünmek demektir. Kalbe bir üçüncü marifeti elde etmek üzere, iki marifeti kazandırmaktır. Buna örnek olarak âhiretin hayırlı ve sürekli olduğunu tanımak gösterilir. Bu durumda hayırlı ve sürekli olan, iradeye bağlı olarak…
MoreArapça, taşmayı ifade eder. İlâhî tecelli, bu kelime ile anlatılır. Zira bu tecelli heyulam özelliktedir. Tecelli, tecelli edene göre belirir veya kayıtlanır. Zira tecelli; onun için, vücudu olmayan sabit bir ayndır. Bu…
MoreArapça, bir şeyin elden kaçırılması demektir. Sevgiliden beklenen şey, sevgilisi ile birleşen aşıkın, ondan farklı olduğunu anlaması. Yahya b. Muaz er-Râzî “Fevt, mevt (ölüm) den daha zordur. Çünkü fevt, Hakk’tan; mevt, halktan…
MoreArapça, Allah’da fani olmak demektir. Kulun zât ve sıfatının, Allah’ın zât ve sıfatında fani olmasıdır. Dünya ilgilerini tam anlamıyla ortadan kaldırarak, Allah’a yönelmek demektir. Bu yönelişte istiğrak hâli meydana gelir. Sûfi bu…
MoreArapça, fânî olmak, yok olmak mânâsına gelir. Nesnelerin, sufînin gözünden silinmesine fena denir. Zıddı bekâ’dır. Hind Nirvana’sı farklı bir muhtevaya sahiptir. Hind mistisizminde hiçlik, fenayı ifâde etmesine rağmen, islam tasavvufunda kul hiç…
MoreArapça, olgunluk, erdemlilik, üstünlük gibi anlamları ihtiva eder. Fazilet insanın doğuştan getirdiği iyi yönlerinin, olgunlaştırılmış şekline denir. Ayrıca Tasavvufta esma cennetine de denir. Bu cennetin ehli, sayıca, me’ârif cennetinden azdır. Ancak, onların…
MoreTasavvufta, herhangi bir işe başlanırken, yahut duası makbul bir şeyh veya velîden, dileğinin kabul edilmesine medar olmak üzere, dua talebinde bulunmağa “Fatiha istemek” denilir. Kendisinden istenen kişi, kısaca bir gülbank okuyup “Fatiha”…
More