19 asrın son çeyreğinde İslâm dünyâsında, bilhassa Rusya’daki Türkler arasında, dil, eğitim – öğretim ve dinî meselelerin yeni bir usûlle ve reformist bakış açısıyla ele alınmasını savunan ve Akçura’nın tâbiriyle “Şimal Türklüğünün…
MoreTürkçülüğün mihenk taşlarından, 19. asrın sonu ve 20. asrın başlarında ilim ve siyâset sâhasında büyük hizmetler îfâ etmiş bir mütefekkir ve târihçi olan Yusuf Akçura, Kazan’a göç eden Kırım Türklerinden aristokrat bir…
MoreTürk milliyetçiliğinin büyük mübeşşiri, 20. asrın ilk çeyreğinde Türk milletinin büyük hocası ve mezar taşında mukayyed olduğu gibi “büyük mürşid” Ziya Gökalp, Uriel Heyd’in ifâdesiyle “İran ve Arap topraklarına yakın sınır boylarında…
MoreBodrum’da doğan Neyzen Tevfik, çocukluğunda dinlediği saz şâirlerinin tesiriyle şiire yönelmiş ve yine ömrü boyunca elinden düşürmeyeceği neyin sesini de aynı çocukluk yıllarında Bodrum’daki Tepecik Kahvesi’nde duymuştur. Abisinden nakledildiğine göre, pehlivanlığa merak…
MoreBerkofça doğumlu Sami Çölgeçen, Bahriye Mektebi’ni bitirerek 1897’de güverte teğmeni oldu. Mezuniyetinden hemen sonra, Jön Türk faaliyetleriyle ilgisi dolayısıyla evvelâ idâm cezasına çarptırılmış, ardından pâdişâhın affıyla cezâsı Trablusgarp’a sürgün cezâsıyla değiştirilmiştir. 1898’de…
MorePâdişâhın özel gelir – giderlerinden, yâni şahsî hazinesinden sorumlu olan Ceyb-i Hümâyun kâtiplerinden Selanikli Mehmed Edip Beyin kızı Hâlide Edip, Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nin ilk öğrencilerinden biri ve ilk Müslüman mezunu olarak…
MoreArapça men’, hacr ve nehy manasınadır, insandaki idrak kabiliyetine verilen addır. İslam’da dinin emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak için insanda akıl ve ergenlik şarttır. Eskilerin tarifiyle akıl, zatında maddeden mücerred, fiilinde maddeye bitişen…
MoreArapça, bağ, bağlama, akd etme, sözleşme vs. gibi manaları vardır. Akd, bazı sufilere göre, kalplerin yeminlerden olan kasıtları kazançlarıdır. Ayet : “Ey inananlar akidleri yerine getiriniz” (Maide/1) Yine bir ayet : “Lakin…
MoreArapça hal kelimesinin çoğuludur, haller demektir. İçinde bulunulan zaman veya durum demek olan hal, sûfiyye terimi olarak, kendiliğinden, kesbsiz kalbe doğan mana, cezbe, baygınlık, coşkunluk demektir. Makam ile hal arasında bazı farklar…
MoreArapça, hulk’un çoğuludur. Huylar demektir. Ahlak, insanın manevi seciyesini temyiz eden hususiyetlere denir. Ahlak ilmi ise (ilmu’l-ahlak), öğretmeye yönelik düzenlenmiş ahlak nazariyesidir. Edebiyatta da ahlaka dair çeşitli bahisler görülür : Şiirlerde, masallarda,…
MoreFarsça, gözü korumak anlamındadır. Akılda gezip dolaşan düşünceler (havâtır) i kontrol altında tutup, Allah’ın gayri herşey (Masiva)i terketmek, kalbinden atmak. Bu, bir Nakşî ıstılahı olup, onbir esastan biridir.…
MoreArapça, son demektir. Her şeyin başlatıcısı olan Allah’a dönüş veya kalıba girmeden önceki ruhlar alemindeki saflığa dönüş. Müridin, nihayet halinin, ana karnında Allah’ın yarattığı bidayet haline ulaşmak olduğu ve kulun, ana karnında,…
MoreNisan yağmurunun şifalı olduğuna inanılırdı. Bu su, toplanır, bir kabın içine konurdu. O kabın içine, Fatiha, Ayete’l-Kursi, İhlas, Felak ve Nas, Kafirun ve Kadr sûreleri okunup, şifa olsun diye üflenirdi. Mevlânâ müzesinde,…
MoreArapça, ilgi, bağ demektir. Şeyh ile müridi arasındaki sevgiden ibaret olan bağa, nisbet denir. Sûfiyyeden bir kısmı, nisbeyi, insanın ihtimamı olarak tanımlar, insanın ihtimamı dünyaya olursa, nisbesi de dünyaya, ihtimamı ahirete olanın…
MoreFarsça, yalvarma demektir. Mevlevî mukabelesi sona ermekteyken, biraz daha uzamasını istemeye niyaz denir. Şeyhe saygılı olmak, elini öpmek, eteğini tutmak ve müridin şeyhin huzurunda, boynunu bükerek ondan himmet istemesine de niyaz denir.…
MoreBektaşî tâbiri. Meydanda, Pîr Postu’nun yanında bulunan bir makamdı. Buraya “Kızıl Eşik” veya “Mürüvvet Taşı” da denirdi. Niyaz edildiği için, buraya, “Niyaz Taşı” denmiştir.…
MoreSon devir melamîlerinden Muhammed Nûrû’l-Arabî Hazretleri, Prizren ve Üsküb’de Hz. Ali (r)’nin sözlerini içeren “Noktatü’l-Beyan” adlı risaleyi tefsir etmiş, ders olarak okutmuş ve bu yüzden adı “Noktacı Hoca” kalmış. Böylece, Melamiler, noktacı…
MoreArapça bir kelime olup Türkçe’de de aynı anlamda kullanılır. Amellerin dayandığı temel. Bulunduğu yer, kalptir. Bu yüzden niyete, kalbin kalbi de, denir. Niyetin yeri kalp olmasaydı, kalbin kıymeti bilinmezdi. Zira, müminin niyeti,…
MoreArapça nokta, küçük parça, iş, mesele, mekan, saha anlamlarını ihtiva eden bir kelime. Tasavvufta nokta, harflerin başlangıcı ve sonudur. Harflerin hepsi, noktanın yayılmasından meydana gelir, bu bakımdan harflerin hepsi, noktadadır. Bütün harfler,…
MoreArap alfabesinin yirmi beşinci harfidir. Mahlukata ait suretlerin, hal ve vasıflarıyla, özet olarak nakşolunmuş haline “Nün” denir. Nakşolunma, Allah’ın “Kün” kelimesinden ibarettir. Bu da, Hazret-i Kelimenin zuhur (ortaya çıkış) yeri olan Levh-i…
MoreArap alfabesinin yirmi beşinci harfidir. Mahlukata ait suretlerin, hal ve vasıflarıyla, özet olarak nakşolunmuş haline “Nün” denir. Nakşolunma, Allah’ın “Kün” kelimesinden ibarettir. Bu da, Hazret-i Kelimenin zuhur (ortaya çıkış) yeri olan Levh-i…
MoreArapça, ışık demektir. en-Nûr, Esma-yı Hüsna’dan biridir. Allah’ın zahir ismi, ile tecellisine, nur denir. Kainattaki suretlerde ortaya çıkan vücuddur. Gizlenmiş bir şeyin, ledün ilmiyle ortaya çıkmasına denildiği gibi, kalpten mâsivayı çıkarıp atan…
MoreArapça, konuşmak demektir. Şeyhin, hikmet dolu sözlerine, nutuk denir. Şeyhlerin, müridlerine yaptığı ahlâkî, edebî konuşmalara, söylediği şiirlere nutuk adı verilir. Nutuk ile nefes, hemen hemen aynı manada olmakla birlikte, ilki sadece okunmak,…
MoreArapça şan, şeref, yücelik anlamındadır. Hakk’ın zatı isim, sıfat ve hükümlerinin bilinmesi için, İlâhî hakikatleri haber vermektir. İki çeşit nübüvvet vardır: 1- Tarif nübüvveti : Zat, sıfat ve isimlerin, Peygamberler tarafından tanıtılması.…
MoreArapça, asil, asalet sahibi anlamına gelen “necib” kelimesinin çoğuludur. Bunlar kırk kişidirler, insanların işlerini ıslah eder, yüklerini taşırlar. Bunlar, sadece halkın hukuku hususunda tasarruf eder (iş görür) ler. Bunlar fevkalâde merhamet duygularıyla…
MoreArapça, bir kavmin büyüğü, başkan, kabile reisi, vs. gibi anlamları ihtiva eder. “nakib” kelimesinin çoğuludur. Nukaba, el-Batın ismini gerçekleştirmiş veliler zümresidir. Sayıları üçyüz kişiden ibarettir, insanların içine yönelirler, oradaki gizlilikleri açığa çıkarırlar,…
MoreArapça, nüsha, bir başka kağıda aktarılan suret, yazı sureti, kopya gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hastalıktan kurtulmak, hastalığa yakalanmamak, kurşun işlememek üzere, özel şifrelerle yazılan manevî vasıtalara nüsha (veya muska) denir. Bunlar,…
MoreArapça, bir hususta birine vekâlet eden, temsilci, milletvekili vs. gibi anlamları içeren “nâib” kelimesinin çoğuludur. Bunlar, kutub makamındaki velilerin vekilleridir. İmam’ın naibi, imamdan başka bir kişi olup, imamın vekili (naib) idi. Evliyaların…
MoreŞimdiki tâbirle okçuluk klübü. Tekke, okçuların ok tâlimi yaptıkları Okmeydanı’nda idi. Tekkenin geniş salonuna “semâhâne”denirdi. Okçular tekkesi, 6 Mayıs’ta yani Hıdırellez günü açılır, altı ay boyunca Pazartesi ve Perşembe günleri tâlim yapılırdı.…
Moreİmâmiyye’ye göre, Hz. Muhammed (s), Hz. Fâtıma (r) ve oniki imam ma’sûmdurlar, yani küçük büyük her günahtan, yanılmak ve kötülük yapmaktan münezzehtirler. Bu sebeple bunlara Ondört Masum derler. Bu şüphesiz, İslam inancına…
More