Arapça, görmek demektir. Allah’ı görmeyi ifade eder. Hz. Ali (r) “görmediğim Allah’a ibâdet etmem”der. Bu, her yerde çeşitli şekillerde tecelli eden Allah’ı görmek demektir. Bu görüş, hayvanî gözle değil, kalp gözüyle olur.…
MoreArapça, mutluluk, bahtiyarlık anlamına gelen bir kelime. Zıddı şekavettir, bedbahtlıktır. İlâhî nimetlere, feyzlere ve tevfika ulaşmak ve bu şekilde dünyada ve ahirette yüksek makamlara ermek demektir. Allah’a kulluk, saadet; isyan ise, şekavettir.…
MoreArapça, doğruluk, sıdk demektir. Kalbin vefa, cefâ, verme (ata), vermeme (men’) gibi, olumlu ve olumsuz her halde durumunu bozmaması, aynı halde kalmasına sadâkat denir.…
MoreArapça, efendiler demektir. Seyyid kelimesinin çoğuludur. Sevad-ı âzamin yönetimini elinde tutanlara denir.…
MoreRüknüddin Muhammed Mansûr es-Sâdık tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu.…
MoreSa’düddin el-Cibâvî (ö. 736/1335) tarafından kurulan ve Rıfâiyye’nin Suriye kolu olan bir tasavvuf okulu.…
MoreNamaz günün belli zaman dilimlerinde yerine getirilmesi gereken bir farzdır. Bu itibarla farz namazlar için vakit şarttır. Yine her bir farz namaza bağlı sünnet namazlar, vitir, teravih ve bayram namazları için de…
MoreNormal durumlarda binek üzerinde nâfile namaz kılmak câiz ise de, farz namaz kılınmaz. Ancak zaruret durumlarında binek üzerinde namaz kılmak câiz görülmüştür. Hayvan üzerinde, otomobil veya otobüste namaz kılındığı takdirde namazın rükünlerinden…
Moreİstikbâli kıble, namaz kılarken kıbleye yönelmek demektir. Müslümanların kıblesi, Mekke’de bulunan Kâbe’dir. Kâbe denilince sadece bilinen bina değil, bunun yanında, hatta daha öncelikle bu binanın bulunduğu yer kastedilir. Kâbe’yi gözle gören kişi,…
MoreAvret, insan vücudunda başkası tarafından görülmesi ayıp ya da günah sayılan yerlerdir. Setri avret, avret sayılan yerleri örtmek demektir. Avret yerlerinin namazda olduğu gibi, namaz dışında da örtülmesi ve başkalarına gösterilmemesi gerekir.…
MoreNecâsetten tahâret, vücut, elbise ve namaz kılınacak yerin, insan kanı ve idrarı, at, koyun gibi hayvanların idrar ve dışkıları gibi dinen pis sayılan şeylerden temizlenmesi demektir. Ağır (galîz) necâset ve hafif necâsetin…
MoreHades genel olarak hükmî kirlilik, hadesten tahâret de bu hükmî kirlilikten temizlenme demektir. Abdestsizlik durumu yani namaz abdestinin olmayışı ve cünüplük hali, dinî literatürde hades yani hükmî kirlilik olarak nitelendirilir. Hadesten tahâret,…
MoreNAMAZIN ŞARTLARI Hadesten Tahâret Hades genel olarak hükmî kirlilik, hadesten tahâret de bu hükmî kirlilikten temizlenme demektir. Abdestsizlik durumu yani namaz abdestinin olmayışı ve cünüplük hali, dinî literatürde hades yani hükmî kirlilik…
MoreFarz veya vâcip olan namazların dışındaki namazlara nâfile namazlar denir ve farz namazların öncesinde veya sonrasında kılınan sünnet namazlar nâfile namaz kapsamında yer alır. Nâfile namazları, sünnet namazların dışında ayrı bir kategori…
MoreAllah’a şükürler olsun mübarek bir ramazan ayına daha eriştik. Bu ayda müslümanlar olarak oruç tutarak rabbimizden afiyet, sağlık ve sıhat dileyeceğiz. Farz olan oruç ibadetini yerine getirerek nefsimizi terbiye edeceğiz. Ramazanda evde…
MoreVâcip namazlar, vâcip oluşu kulun fiiline bağlı olmayan (liaynihî vâcip) ve vâcip oluşu kulun fiiline bağlı olan vâcip (ligayrihî vâcip) olmak üzere iki kısımdır. Yatsı namazından sonra kılınan üç rek‘atlık vitir namazı…
MoreFarz olan namazlar, aynî farz (farzı ayın) ve kifâî farz (farzı kifâye) olmak üzere ikiye ayrılır. Farzı ayın olan namazlar yükümlülük çağındaki her müslümana farz olup, her biri ayrı ayrı bunu yerine…
MoreHanefîler dışındaki çoğunluk, vâcip hüküm kategorisini kabul etmedikleri için namazı genel olarak farz ve nâfile şeklinde iki gruba ayırmışlardır. Hanefîler’e göre ise namazlar: a) farz, b) vâcip, c) nâfile olmak üzere üç…
MoreKur’an’da bizim Peygamberimiz’den önceki peygamberlerin namaz kılmakla emrolundukları değişik vesilelerle belirtilmektedir (bk. elBakara 2/83; Yûnus 10/87; Hûd 11/87; İbrâhim 14/37, 40; Meryem 19/3031, 5455; Tâhâ 20/14; elEnbiyâ 21/7273; Lokmân 31/17). Bundan anlaşıldığına…
Moreİbadet, Allah’a gönülden isteyerek yönelmek, tapmak, boyun eğmek ve itaat etmek demektir. Türkçemizde kullanılan kulluk etmek deyimi de aynı anlamı karşılamaktadır. İbadet, yaratıcı kudret karşısında boyun bükmenin zirvesi ve O’na olan sevginin…
MoreYıldırım düşmesi, şiddetli gürlemek, bayılıp kendinden geçmek ve helak olmak gibi çeşitli anlamları olan Arapça bir kelimedir. Kur’an-ı Kerimde, Hz. Musa’nın Tur-ı Sina’daki bayılışı konusunda geçer: “Musa, tayin ettiğimiz vakitte (Tur-ı Sina’ya)…
MoreSaat, şimdi, zaman parçası, kıyamet gibi manaları ihtiva eden Arapça bir kelime. İki saat vardır. 1. Sâat-i kübrâ, 2. Sâat-ı suğra. ilâhî hakikatin zuhuruna, sâat-ı kübrâ (büyük saat) denir. Alemin her bir…
MoreArapça, fiil olarak, âşık olmak, özlemek, meyletmek; isim olarak, Sabâ rüzgarı, seher rüzgarı, ferahlatıcı rüzgâr demektir. Bu rüzgarın, gül ve çeşitli çiçeklerin açmasını sağladığı, söylenir. Kâşânî’ye göre, ruhaniyete ait doğu cihetlerinden esen…
MoreMevlevî tâbiridir. Erbain çıkarmış veya kapıdan geçirilmiş dervişlerin sabahleyin toplandıkları yere, sabah meydanı denir. Burada dervişler, “işrâk Namazı”nın vaktini (güneş doğuşundan kırk beş dakika sonra) istiğfar, tefekkür ve Kur’ân okuyarak beklerlerdi. Aynı…
MoreArapça, önceki, geçen, anlamına ism-i fail. Sabık, hallere sahib kişiye denir. Bu durumdaki kişi, Allah’ın muradı karşısında, kendi isteğinden vazgeçmiştir. Sâbık’ın Allah’a heybet üzere ibadet ettiği, Rabbisini unutmadığı, belâlardan lezzet aldığı söylenir.…
MoreÖne geçen, önceki manasında, Arapça bir kelime. Kâşânî bu terimi şöyle tarif eder: Kur’an-ı Kerim’de “inananlara Rableri katında yüksek makamlar bulunduğunu müjdele” (Yunus/2) âyetinde işaret edilen ezelî inayete ‘sabıka’ denir.…
MoreArapça, parlak ve güzel yüzlü anlamında bir tamlama. Kâşânî, Allah’ın Cevvâd (çok cömert) ismine mazhar olan ve bunu kendinde gerçekleştiren kişiye, sabîhu’l-vech tâbirini kullanır. Camiu’s-Sağîr’de bu konuda bir hadis zikrolonur: “Hayrı, güzel…
MoreHoca Alâeddin Ali Ahmed Sâbir (ö. 690/1291) tarafından kurulan bir tasavvuf okulu. Çiştiyye’nin kollarından biridir.…
MoreBirini bir şeyden alıkoymak, hapsetmek, tutmak, dayanmak, sabretmek vs. gibi anlamları olan Arapça bir kelime. Başına gelen belalara, sıkıntılara dayanmaya sabır dendiği gibi, Allah’a ibâdette devam ve isyandan sürekli kaçmaya da sabır…
More: Yusuf Suresinde Hz. Yakub(a)’un, hüzün ve şikayetini kullara değil, sadece Allah’a yapması, insanlara şikâyetlenmemesi şeklinde olan sabıra, sabr-ı cemîl, yani güzel sabır denir. Mutasavvıflar, belânın Allah’tan geldiğini, insanlara sızlanmanın, dertlenmenin, bir…
More