Uykudan uyanmak, bulutsuz gün anlamlarında Arapça bir kelime. Cürcânî sahv’ı, kulun, yitirdiği hislerini tekrar kazanması şeklinde tanımlar. Bunun zıddı, sekr (sarhoşluk) halidir. Sekri Hak ile olanın, sahvi (uyanıklığı) de Hak ile olur.…
MoreArapça dirsekten kola kadar olan yer (pazı) e denir. Kuvvet sıfatı, İlâhî kudret. “Teşmir-i sâideyn etmek” Teşmir-i sâideyn: Paçaları sıvamak, yani bir işe dört elle ve ciddiyetle sarılmak demektir.…
MoreEbû Saîd b. Ebi’l-Hayr b. Fazlillahi’l-Meyhenî (ö. 440/1049) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu.…
MoreArapça, sucu demektir. Feyyâz-ı mutlak, sevgi ve feyzin kaynağı olan Allah, mürşid, gibi anlamları vardır. İçki meclisinde kadehlerle içki dağıtan kişiye saki denir.…
MoreMevlevî-hanelerde, Bektaşî tekkelerinde suculuk görevini yapanların oturdukları yere (daha doğrusu posta) verilen addır. Saka postu, mutfak kapısının yanıbaşında bulunurdu.…
MoreMevlevî tekkelerinde dervişliğe soyunmak isteyenler, mutfak kapısının yanındaki saka postunda, üç gün oturma tecrübesinden geçerdi. Bunu başarırsa hizmete girebilirdi. Bu post üzerinde, tarikata girecek kişi, diz üstü üç gün tefekkür ve murakabe…
MoreDivan şâirlerinin sâkî ve şarabın övülmesi ve sâkîden şarap istenmesi konusunda yazdıkları manzumeler hakkında kullanılan bir tâbirdir. Sakî tut elim ki, hasta hâlim Gam rehgüzerinde pâyimalim, Sensin, meni mübtelâya gamhâr, Senden özge…
MoreArapça. Ezandan önce, özellikle Cum’a günleri, Hz. Muhammed (s)’i övmek maksadıyla okunan na’at. Bu bir Mevlevi tâbiridir. Mevleviler davet anlamında kullanırlar. Sebebi çağırana göre değişirdi. Somatçılık (Sofracılık) görevi yapan derviş (can) “sala”…
Moreİstikamet, iyilik, uygunluk, doğruluk gibi anlamları ihtiva eden Arapça bir kelime. İbadetin devamıyla, kulun süveydâ-i kalbinde İlâhî nüktenin iyice yerleşmesi.…
MoreBalıkesirli Abdullah Salâhaddin Efendi’nin kurduğu bir tasavvuf okulu. Halvetiyye’nin kollarından biri.…
MoreArapça, dua demektir. Hz. Peygamber (s)’e dua olmak üzere hazırlanmış olan ve bir kısmı bestelenen ibarelere salât denir. Delâil-i Hayrât’da, Süleyman Cezûlî’nin terkip ettiği salavat sayısı yüz yirmiden fazladır. Hz. Peygamber (s)’e…
MoreArapça, dua demektir. Hz. Peygamber (s)’e dua olmak üzere hazırlanmış olan ve bir kısmı bestelenen ibarelere salât denir. Delâil-i Hayrât’da, Süleyman Cezûlî’nin terkip ettiği salavat sayısı yüz yirmiden fazladır. Hz. Peygamber (s)’e…
Moreİstihare namazı. Hakkında, hayır mı, şer mi diye şüpheye düşülen bir hususta, hayırlı olup olmadığını anlamak üzere, kılınan iki rek’at namazdır. Birinci rek’atta Fatihadan sonra “Kâfirun”, ikinci rek’atta da “İhlâs” suresini okumak…
MoreCuma günleri, namazdan önce minarelerde makamla okunan dua. Bir de, ölen kimseler için minarelerden sala vermek âdeti vardır ki, Anadolu’da oldukça yaygındır.…
MoreArapça, istikamet ve iyilik sahibi dürüst kimseye denir. Bu kelimenin mukabili müfsid’dir.…
Moreİbn Muhammed es-Salih’e nisbet olunan bir tasavvuf okulu.…
MoreArapça, giren demektir. Manâ olgunluğunu elde etmek üzere, tasavvuf yoluna giren kişiye, sâlik denir.…
MoreArapça, kuru şeylerin birbirine dokunarak ses çıkarması demektir. Bir çeşit azametle, ağacın gövdesinden tecellî yolu ile kâdiriyyet sıfatının ortaya çıkmasıdır. Bu da, kahredici heybet sıfatının ortaya çıkışlarından ibarettir. Bu tecellîye mazhar olan…
MoreSalt tek, yalnız, mücerred anlamına gelen Türkçe bir kelimedir. Sarı Saltuk’un, adı, bu kelimeden türemiştir. Dünya işlerinden sıyrılmış anlamına gelir. Bunlar ehl -i tecriddirler. Saltakıy, iki yandan saçakları sarkan ve Kalenderîler tarafından…
MoreArapça, herşeyin kendisine muhtaç olduğu, kendisinin de hiç bir şeye muhtaç olmadığını belirten bir kelime. Bu tâbiri, ilk defa kullananlardan biri olarak, Sühreverdi el-Maktûl gösterilmektedir. Ona göre samediyye, samedden türemiştir. O (yani…
MoreArapça, susmayı ifâde eden bir kelime. Dilin âfetlerinden korunmak üzere, az konuşmak veya sükûtu tercih etmek, malayânî konuşmamak tasavvufta esastır. Zira, hatâ ve günahların çoğu dilden neş’et etmektedir. O halde ona ket…
MoreHz. Muhammed (s) zamanında kullanılmış, Topkapı’da Mukaddes Emanetler bölümünde muhafaza edilen bayrak. İslâm’da bayrak, hicrî birinci senede kullanılmaya başlanmıştır. Hz. Peygamber (s), uzun bir mızrağa düz beyaz bir kumaş bağlayarak, ashabdan Ebû…
MoreSancak başlarına takılan küçük mushaflar hakkında kullanılan bir tâbir.…
MoreSeferde, Sancak-ı Şerif ile beraber bulunan sâdâttan olan zat hakkında bu tâbir kullanılır. Bunun yanında Sancak-ı Şerif altında bulunmak üzere bir kısım sâdât da sefere giderdi. Savaş sırasında Sancak-ı Şerif, altında bulunmak…
MoreSancak taşıyan kişiye denir. Aynı mânâda “alemdar” kelimesi de kullanılır. Tekkelerde bulunan sancakları korumakla ve tekke mensuplarının sancakla gittikleri zamanlarda, taşımakla görevli derviş hakkında kullanılan bir tâbirdir. Bu görev, tarikatta ilerlemiş kişilere…
MoreTürbelerde, mezarların üzerine tahtadan sandık şeklinde yapılan ve üstüne yeşil çuha örtülen yere denir.…
MoreArapça, küçük sandık demektir. Sedef ve fildişi kakmalı olur, içine, Hz. Peygamber’in (s) sakalından bir veya birkaç kıl, “enâm-ı şerif” yahut Kur’ân-ı Kerim konurdu. Bu küçük sandıklar, bazen gümüş ve altın ile…
MoreArapça, put demektir. Çoğulu asnâm. Kulu, Allah’a vuslattan alıkoyan her şey puttur. En büyük put nefistir. Nefsin ilahlaştırılmasını gösteren şu âyet ilginçtir: “Ey Muhammed (s), nefsinin hevasını ilâh edineni görmedin mi?” (Câsiye/23).…
MoreKavuk, börk, külah, fes ve emsali başlıklar üzerine sarılan tülbent veya şala verilen ad. Sosyal tabakalaşmaya göre, sarığın rengi ve biçimi farklı olur.…
MoreMevlevîlerin, sikke adı verilen başlıklarından “destarlı” olanlar hakkında kullanılan bir tâbirdir. Sarıklı olmayanlara, dal sikke denir. Sikkeye sarık sarma, Çelebi Efendi tarafından tekbirlendikten sonra gerçekleşebilirdi.…
More