Târihçi, müzikolog, gazeteci ve siyâsetçi kimliklerinin her birinde ortaya koyduğu eser ve çalışmalarıyla temâyüz etmiş olan Yılmaz Öztuna, İstanbul Vezneciler’deki Nuri Paşa Konağı’nda, klâsik Osmanlı kültürünün ve Müslüman hayâtının hissedildiği bir muhit içerisinde doğmuştur. Beş yaşındayken taşındıkları Beyoğlu’nda da İstanbul’un ekalliyet kültürünü tanıma imkânı bulmuş; Osmanlı’dan intikâl eden emperyal irfânın son tanıklarından biri olarak yetişmesinde içinde bulunduğu bu muhitlerin tesiri büyük olmuştur. Altı yaşındayken ilkokula başlayan ve kitap merâkı da bu başlangıçla bilhassa coğrafya ve târih eserlerini okuyarak ilerleyen Öztuna, ilkokulun ikinci sınıfında özel Almanca dersleri almaya başlamış; fakat bu dersleri bırakarak ilkokulu bitirmeden rahatlıkla kitap okuyabileceği bir seviyede öğreneceği Fransızca’ya yönelmiştir. Bu yıllar, annesinin plâklarını gramofona takarak dinlemeye başlayacağı Türk mûsıkîsi konusunda ilk bediî hislerinin ve ilgisinin de doğmaya başlayacağı yıllardır.
Kendisini bildiği andan îtibâren yayın faaliyetlerinin içine giren Yılmaz Öztuna’nın ilk makâlesi, daha on üç yaşındayken İstanbul Üniversitesi tarafından neşredilen Yurt mecmuasında, Barbaros Hayreddin Paşa hakkında kaleme aldığı yazı olmuştur. İkinci makâlesi ise Emin Oktay tarafından idâre edilen Tarihten Sesler dergisinde neşredilen Sokollu Mehmed Paşa hakkındaki yazısıdır. İlk kitabı, henüz on beş yaşındayken Kenan Matbaası’nda basılan 1402 Ankara Muharebesi’dir (1946). Böylece başladığı kalem temrinlerini hayâtı boyunca bırakmayan ve 15 bini aşkın basılmış yazısı ile çoğu belli başlı temel eserlerinden çıkarılıp düzenlenerek veya genişletilerek basılmakla berâber 140 civârında kitabı bulunan Öztuna, henüz lise yıllarındayken İstanbul’un önemli kültür mahfillerinin müdâvimi olmuş; bu vesîleyle İsmâil Hâmi Dânişmend, Yahya Kemal Beyatlı, kendisinden husûsî dersler de alacağı Hüseyin Sâdeddin Arel, Nihâl Atsız gibi önemli isimleri tanıma imkânı bulmuştur. Bu şahsî eğitim vetiresi, iyi bir târihçi olmak için insana, bilhassa bu işin içindeki insanlara, nüfûz etmek inancının gereği olarak tekâmülüne pek çok katkıda bulunmuş olsa da lise eğitiminde birkaç yıllık aksamalara sebep olmuş ve ancak 1950 senesinde, yirmi yaşının içinde liseden mezun olabilmiştir.
Eylül 1950’de Paris’e giden ve 1957 Haziran – Temmuz’una kadar burada kalıp bir yandan Siyâsal Bilgiler okuyan bir yandan da kendi ifâdesiyle Paris’in kütüphâneleri, eğlence yerleri, kahve ve bulvarlarında Batı cemiyetini her yönüyle tanımaya başlayan Öztuna, buraya ilk geldiğinde taşıdığı milliyetçi hislerle daha da meşbû ve şuurlu bir milliyetçi olarak memlekete dönmüştür. Paris’te tahsilini sürdürürken, bilhassa hocası olan Fransız Akademisi üyesi André Siegfried’in târih anlayışı, meseleleri kavrayışı ve yazıcılığından etkilenen Öztuna, yurda döndükten sonra üç yıl kadar ticâretle uğraşmış, ardından 1960’da Bâbıâli’de gazeteciliğe adımını atmıştır. Bu meslekte de süratle ilerleyen, bir yıl ilmî redaktörlük yaptıktan sonra yazı işleri müdürü ve iki sene sonra genel yayın müdürü olan Öztuna, bir taraftan da anıtsal eserlerinden biri olacak on iki küçük ciltten müteşekkil Başlangıcından Zamanımıza Kadar Türkiye Tarihi’ni yazmaya başlamış, Hayat müessesesi tarafından neşredilen bu kitap 1963 – 1967 yılları arasında tamamlanarak Süleyman Demirel’in de dikkatini çekmiş ve böylece Öztuna’ya siyâset yolu açılmıştır. Aynı yıllarda Dünya gazetesinde haftalık siyâsî yazılar da kaleme alan Öztuna, 1969’da milletvekili seçilerek Ankara’ya gitmiş; fakat Hayat müessesesindeki vazifesini de sürdürmüştür. İmtiyaz sâhipliğini Şevket Rado’nun yaptığı, 1965 – 1982[1] yılları arasında neşredilen Hayat Tarih Mecmuası’nın neşriyat müdürlüğünü 1975’e kadar sürdüren Öztuna, bu etkili popüler yayın vâsıtasıyla Türkiye’de târih neşriyâtının yaygınlık kazanması ve sevdirilmesinde çok büyük bir pay sâhibi olmuştur. 1977 – 1979 yılları arasında kültür, medeniyet ve teşkilat târihlerini içeren bir genişletmeyle Büyük Türkiye Tarihi başlığını taşıyan on dört cilt hâlinde güncellenerek Ötüken Neşriyat tarafından tekrar basılan eseri, 1994’ten îtibâren Büyük Osmanlı Tarihi başlığıyla on cilt olarak neşredilmeye başlanmıştır.
Öztuna, 1966 – 1981 yılları arasında TRT’de denetleme, repertuvar ve eğitim kurullarında üye olarak bulunmuş, 1974 – 1977 yılları arasında Kültür Bakanlığı başmüşâvirliği görevini deruhte etmiştir; fakat şüphesiz onun en önemli yanı, Türk mûsıkîsine gerek devlet nezdinde gerek şahsî çabalarıyla vücuda getirdiği eserler yoluyla yaptığı katkıdır: 1949’da, hocası Hüseyin Sâdeddin Arel’in kurucusu olduğu Musıkî Mecmuası’nın 15. sayısından îtibâren Türk Musıkîsi Lûgatı adıyla yayınlamaya başladığı ve 1969’da Türk Musıkîsi Ansiklopedisi adını alarak yenilenip ilk cildi neşredilen telifinin, 1974 ve 1976’da iki kitap hâlinde ikinci cildi yayınlanmıştır. Ayrıca 1975 senesinde, bugün İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlı olan Türk Musıkîsi Devlet Konservatuvarı ile Nevzat Atlığ yönetimindeki İstanbul Türk Musıkîsi Korosu’nu kurarak o yıla kadar devletin dışladığı millî müziğimize eski îtibârını kazandırarak önemli bir iş görmüştür.
Göktürk Ömer Çakır