Afrikalı Amerikalılar savaş sonrası yıllarda giderek daha çok hareketlendiler. Savaş yıllarında, silahlı kuvvetlerde ve çalışma ortamında uygulanan ırk ayırımcılığına meydan okumuşlar ve sınırlı ilerlemeler sağlamışlardı. Milyonlarca siyah, daha iyi işler bulabilmek umuduyla güneydeki çiftliklerden ayrılıp kuzeydeki kentlere akın etmişti. Bunun yerine kentlerin kalabalık yoksul kenar mahallelerinde sıkışıp kalmışlardı. Şimdi ise, savaştan dönen siyah askerler ikinci sınıf vatandaşlığa karşı çıkmakta kararlıydılar ve diğer siyahlar da ırksal eşitlik elde etmenin zamanı geldiğini ileri sürüyorlardı.
Jackie Robinson, beyzbol sporunda uygulanan renk ayırımını 1947’de kırıp birinci ligde oynamaya başlayınca ırk sorununu dramatik bir biçimde gözler önüne serdi. Brooklyn Dodgers takımında oynadığı günlerde, başı hem rakipleri hem de takım arkadaşları ile sık sık derde giriyordu. Buna karşın, ilk mevsim sağladığı olağanüstü başarı sayesinde benimsendi ve Zenci liglerine tıkılıp kalmış olan diğer siyah oyuncuların da önünü açtı.
Hükümet yetkilileri ve diğer pek çok Amerikalı, ırksal sorunlarla Soğuk Savaş politikaları arasında bir bağlantı bulunduğunun farkına vardılar. Özgür dünyanın liderliğine soyunan Amerika Birleşik Devletleri, Afrika ve Asya’nın desteğini sağlamaya çalıştı. Ülkede uygulanan ayırımcılık, dünyanın diğer bölgelerinde dostluklar kurma çabalarını engelledi.
Harry Truman vatandaşlık hakları hareketini destekledi. Toplumsal eşitliğe olmasa da siyasal eşitliğe inanmış ve kentlerdeki siyah oyların giderek çoğalan önemini anlamıştı. 1946’da Güney’de linç olaylarının ve çete saldırılarının sürdüğünü öğrenince, ırk ve dine dayalı ayırımcılık uygulamalarını incelemek üzere bir vatandaşlık hakları komitesi görevlendirdi. Bir yıl sonra yayınlanan raporla, siyahların Amerika’da ikinci sınıf vatandaş konumunda oldukları belgelendi. Raporda, federal hükümetin tüm vatandaşlara verilen hakları güvence altına alması gerektiği vurgulandı.
Truman Kongre’ye 10 maddelik bir vatandaşlık hakları programı göndererek buna karşılık verdi. Hükümetin vatandaşlık hakları konusundaki kararlı tutumundan öfkelenen Güneyli Demokratlar 1948’de partiyi terk edince, Truman bir kararname yayınlayarak federal dairelere memur alımında ayırımcılığı yasakladı, silahlı kuvvetlerde herkese eşit davranılmasını emretti ve silahlı kuvvetlerde ayırımcılığa son vermek amacıyla çalışacak bir komite görevlendirdi. Silahlı kuvvetlerdeki son ayırımcılık uygulamaları da Kore Savaşı sırasında durduruldu.
Güney’deki siyahlar, var olsa bile, pek az vatandaşlık hakkından ve siyasal haktan yararlanıyorlardı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir milyondan fazla siyah asker çatışmalarda yer aldı; buna karşılık, Güneyli siyahlar oy kullanamıyorlardı. Kayıt yaptırmak isteyenler de, dövülme, işten çıkarılma, kredi alamama ya da evinden kovulma olasılığıyla karşı karşıya geliyorlardı. Linç olayları sürüp gidiyor ve tramvaylarda, trenlerde, otellerde, lokantalarda, hastanelerde, eğlence yerlerinde ve istihdamda ırk ayırımcılığına yönelik Jim Crow yasaları uygulanıyordu.