“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (Hûd, 11/113)
Zulüm yüce Kitabımız Kur’an’da, biri inanç diğeri de ahlak alanında olmak üze-re, genel olarak iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan inanç alanında olan zulüm Kur’an’da, şirk, küfür, yalanlama ve benzeri anlamlara gelmektedir (En’âm, 6/68, 93; Tevbe, 9/23; Enbiyâ, 21/2-3, 5; Hacc, 22/52-53; Zümer, 39/32). Bu anlamdaki zulüm, doğrudan inanç konusuyla ilgilidir. Zulmün ahlaki boyutu ile ilgili olanı ise; haddi aş-mak, başkasının hakkını ihlâl etmek ve çeşitli gayrimeşru yollarla, zorbalıkla başkasına zarar vermek anlamını ifade etmektedir. Bu anlamda zarar verme, daha çok günlük yaşantımızdaki insani ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. Biz de burada geniş olan zulüm konusunun yukarıda mealini verdiğimiz ayette de belirtildiği üzere daha çok insani ilişkilerdeki boyutu üzerinde duracağız.
Yüce Rabbimiz, zulmün her türlüsünü haram kılmış, Müslüman kâfir ayırımı yap-maksızın zulmü her kim yaparsa yapsın bunun cezasını mutlaka çekeceğini açıkça be-lirtmiştir. Zulmü haram kılan yüce Rabbimiz, zulmedenlere meyletmenin de yanlışlığı-na işaret ederek açıklamaya çalıştığımız ayette; “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur…” buyurarak bizleri uyarmıştır. İşte bizler bu uyarıya kulak vererek zulüm yapmak şöyle dursun zulüm yapanlara meyletmekten de uzak durmalıyız. Ayet-i ke-rimedeki zulmedenlere meyletmek; onların arzularına boyun eğmeyi, onlarla beraber olmayı, dalkavukluk etmeyi, yaptıklarına rıza göstermeyi… ifade eder. Zulmeden kimse çevresinin ve yandaşlarının yardımıyla zulmetme imkânı bulur. Burada kendimizi şöyle bir hesaba çekelim. Acaba bizler, kendimiz başkalarına zulüm anlamına gelecek davra-nışları yapıyor muyuz? Eğer cevabımız; ben zulüm anlamına gelecek bir davranışa sahip değilim diyorsak acaba zulmedenlere meylediyor muyuz? Onlara yardımcı oluyor, destek çıkıyor muyuz diye de kendimize sormamız lazımdır. Eğer zulmedenlere destek olabilecek davranışlarımız varsa hemen bunlardan vazgeçmeliyiz. İyi niyetle de olsa, zalimlere meyletme anlamı taşıyan davranışlarda bulunmak dinimizce yasaklanmıştır.
Zulüm denildiği zaman, bir kimsenin bir başkası üzerinde tahakküm kurması ve onun malını zorla elinden alması vb. zorbalığı çağrıştıran söz ve davranışlar akla ge-lir. Elbette bunlar zulümdür. Ancak zulüm sadece bunlardan ibaret değildir. Haksız yere adam öldürmek (Mâide, 5/27-29), hırsızlık yapmak (Yusuf, 12/75), başkasının malını gasbetmek (Sâd, 38/24), başkasının hakkını faiz ve haksız yollarla elinden al-mak, mü’minlere baskı ve şiddet uygulamak, onları yaşadıkları yerden çıkarmak (Hacc, 22/39), bütün bunlar da zulüm kapsamındadır. Hatta biraz daha çerçeveyi geniş tutar-sak insanların diğer insanlara, içinde yaşadıkları topluma ve tabiata, diğer canlılara karşı işledikleri suçlar, haksızlıklar ve tecavüzler de zulümdür. Yine aynı şekilde insan hakları ihlâlleri, tabiatın acımasızca tahribi, hayvanların, ormanların, yeşil alanların ve yeraltı zenginliklerinin yağmalanması birer zulümdür. Kişinin hakkını alamaması, başkaları-nın hakkına engel olmak, rüşvet, torpil veya benzeri yollarla başkalarına ait bir hakkı almak, görevi kötüye kullanmak, emanete ihanet etmek zulümdür. İşte bu tür zulüm ifade eden davranışları yapan insanlara karşı gücümüz yettiği oranda karşı çıkmak ve bu haksızlıkları yapanların safında yer almamak durumundayız.
Şayet zulmedenlere eğilim gösterecek, onların yaptıkları kötülükleri hoş karşılayacak ve onların yanında yer alacak olursak ayetin devamında bizlere ateşin dokunacağı belir-tilmektedir. Eğer bizler zulmedene destek olmamız sebebiyle azaba çarptırılacak olursak ve bizlere ateş dokunacak olursa bizi bu ateşten kim kurtaracaktır? Şu halde kendimiz zulmetmediğimiz halde başkalarının zulmüne kalben dahi olsa meyletmemiz sebebiyle ateşin bizlere dokunmasını, azaba çarptırılmayı hangimiz isteriz. Hiçbirimiz bu tür bir davranış sonucu azaba çarptırılmayı arzu etmeyeceğimize göre zalimlere meyletmekten ve onların safında yer almaktan kaçınmamız gerekmektedir. Böyle insanlara karşı sessiz kalmak onlara yaptıkları yanlışlıklara devam etmeleri için cesaret vermek olur. Bizler nerede ve ne zaman olursa olsun yalanla, zorbalıkla ve çeşitli sindirme yöntemleriyle insanların haklarını yiyen, onlara zulmeden kimselerin karşısında olmalıyız. Böyle in-sanlara karşı sessiz kalmamız, işledikleri suçlara bizim de ortak olmamız anlamına gelir.
Zalimlerin hiçbir yardımcısı bulunmadığı gibi (Hacc, 22/71) bunlara meyledenlerin de azaba çarptırılacağı ve Allah tarafından kendilerine yardım edilmeyeceği ayette açık-ça belirtilmektedir. Bu kadar açık ayetler karşısında bizler zulüm yapmaya veya zalimin yanında yer almaya nasıl cüret edebiliriz? Şu halde Mehmet Akif’in şu dizelerine kulak verelim:
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.”