“Andolsun asra /zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).” (Asr, 103/1-3)
Yüce Allah’ın kullarına bahşettiği en değerli nimetlerinden biri de zamandır. Buna rağmen kimi insanlar zaman nimetinin kıymetini bilememekte, onu verimli bir şekilde değerlendirememekte, bunun sonucu olarak da zarar ve ziyana uğra-maktadırlar. Ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler, iyilikleri emredip kötülüklerden insanları sakındıranlar müstesna-dır. Onlar asla zarara uğramazlar.
Müfessirler bu surede yer alan “asr” kelimesini, ikindi vakti, ikindi namazı, mut-lak zaman, Hz. Muhammed (s.a.s)’in asrı gibi farklı şekillerde tefsir etmişlerdir. An-cak “asır”, bütün bunları kapsamakla birlikte; surenin mesajına ve muhtevasına en uygun olanı “mutlak zaman” anlamıdır (Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli’l-Kur’an, XII/684-685). Buna göre, “Asra andolsun ki, insan ziyandadır” âyetine; “İnsanın içinde yaşa-dığı zamana andolsun ki, insan ziyandadır” şeklinde mana da verilebilir.
Fahreddin Râzi bu surenin tefsirinde şöyle diyor: “Zamanı değerlendirme açısın-dan insan mutlaka zarardadır, kendisini bu zarardan kurtaramaz. Zira zarar serma-yenin kaybıdır. İnsanın sermayesi ise, ömrüdür. Onun, ömrünü zayi etmediği anlar çok nadirdir. Çünkü her saniye, mütemadiyen ömrünü alıp götürmektedir. Eğer insan, ömrünü günahlarla geçiriyorsa büyük bir zarar içerisindedir.
Seleften biri de; ‘Asır suresinin manasını pazarda buz satan birinden öğrendim’ diyor. O şahıs sabahleyin pazara çıkar ve şöyle seslenirdi: ‘Sermayesi eriyen bu ada-ma acıyın!… Sermayesi eriyen bu adama acıyın!…’ Onun bu sözünü işitince; ‘İşte insanın hüsranda/zarar ve ziyan içerisinde olmasının anlamı budur’ dedim. Çünkü insana verilen ömür de buz gibi her saniye erimektedir. Eğer insan, ömrünü ziyan eder, maddî ve manevî herhangi bir şey kazanmaz veya ömrünü yanlış yerlerde tüketir ve böylece zaman israfında bulunursa, bu durum insanın hüsranına neden olur.” Hz. Peygamber de değişik hadis-i şeriflerinde insanları Allah’ın verdiği maddî ve manevî nimetlerin kıymetini takdir etmeye çağırırken; bunlar arasında zamanı özellikle zikreder:
“İki nimet vardır ki, insanların birçoğu bunların kıymeti hakkında aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin: Ölüm gelmeden önce hayatın, hasta-lık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin.”
Şüphesiz maddeten ve manen ilerlemenin, teknik ve medeniyet yarışını kazana-bilmenin yolu da zaman sermayesini en verimli bir şekilde değerlendirmekten geç-mektedir. Zamanlarını verimli bir şekilde kullanmasını bilmeyenler ya da tamamen israf edenler; teknik güce, medeni üstünlüğe, ekonomik bağımsızlığa sahip olamaz-lar. Çünkü başarının ve ilerlemenin önündeki en büyük engellerden biri zaman is-rafıdır. Maalesef günümüzde pek çok kimse vakit yokluğundan şikâyet etmektedir. Kime sorsanız, zamanı pek yoktur. Hâlbuki lüzumsuz ve faydasız işlerin peşinden koşuşturmaktan, ya da boşa zaman harcamaktan hayatî önem arz eden işleri yap-maya zaman kalmamaktadır.
Unutmayalım ki, kaybedilen birçok şey telafi edilebilir, servetler yeniden kaza-nılabilir, insan zamanla mal, mülk ve servet sahibi olabilir, ama boşa geçirdiği za-manını ve gayesinin dışında harcadığı ömür sermayesini asla geri getiremez. “Vakit nakittir”, “Vakitlerle yakutlar satın alınabilir ama yakutlarla vakitler satın alınamaz” gibi atasözleri bu hususu en güzel şekilde ifade etmektedir.
Bu nedenle yüce Allah, Asr suresinin başında asra/zamana yemin ederek onun insan hayatındaki yerine ve önemine dikkat çekmekte; kendilerine verilmiş olan ömür sermayesini, faydasız işlerle, inkâr ve günahla hak ve hakikatten uzak bir şekilde tüketen ve böylece zamanlarını israf edenlerin sonlarının hüsran olacağını hatırlatmaktadır. Devamında ise hüsrana uğramayan, vaktin kıymetini bilip ömür sermayelerini inanarak yararlı iş ve hizmetlerde değerlendiren insanların nitelikleri-ni bildirmektedir. Bunlar: iman, sâlih amel, hakkı tavsiye ve sabrı tavsiyedir.
O halde dünya ve ahirette kurtuluşun yolu, zamanın kıymetini iyi bilip, belirti-len görevleri ifa etmekten geçmektedir.