Luther’in reform hareketi Almanya’da devam ederken benzer söylemlere sahip bir diğer reform hareketi ise 1sviçre’de ortaya çıkmış tır. İsviçreli reformcu Ulrich Zwingli’nin (1484-1531) yaşadığı Zürih, Lut her’in görüşlerini benimseyen en önemli İsviçre kentidir. Zwingli klasik din eğitimi almış ve bir süre Katolik papazı olarak görev yapmıştır.
Luther’in, başta kutsal metnin otoritesi söylemi ve papalığın din sel istismarına yönelik eleştirisi olmak üzere Katolisizm karşıtı pek çok düşüncesini benimseyen Zwingli, hümanist düşünceden de etkilenmiş ve dinsel yaşamda da bireysel özgürlüğün peşinde olmuştur. Bu neden le, zamanla Roma Kilisesinden uzaklaşmaya başlamıştır. Luther gibi o da Zürih’te endüljanslara karşı koymuş ve çok geçmeden de rahiplerin evlilik yasağını, manastır yaşamını ve Katolik Kilisesinin pek çok ibadet ve uygulamasını eleştiren vaazlar vermeye başlamış; araf düşüncesini, azizlerin şefaati inancını ve rahiplerin aracılıklarını kutsal metne aykırı olarak değerlendirmiştir. Çünkü Zwingli için papanın dinsel bir otoritesi olmadığı gibi hakikatın gerçek kaynağı kutsal metindir. Zürih kent mec lisi de Zwingli’nin görüşlerine katılıp onaylamış, kentin Roma Katolik Kilisesi kontrolünden bağımsız olmasını istenmiş ve bölgesindeki bütün rahiplere bu yönde talimat vermiştir. Reformist uygulamalar Zürih’te hızlı bir şekilde yürürlüğe sokulmuş, heykel ve resimler kiliseden uzak laştırılmış, papazlara evlilik izinleri verilmiş, monastisizm kaldırılmış ve ibadet dili sadeleştirilmiştir.
Zwingli’nin teolojisi ve ahlaki öğretileri tek bir prensibe dayan maktadır. Bu prensip, Hıristiyanların inanmaları ve yerine getirmeleri için Kitab-ı Mukaddes söylemlerinin hiçbir gizem ve sırra bürünmeksi zin açık olarak ifade edildiğidir. Bu durumda Zwingli kutsal metnin lite ral anlamını savunmuştur. Bu anlayış batı dinsel tecrübesinde Kitab-ı Mukaddes’in literal okunması olarak önemli bir değişime neden olmuş tur. Böylece Katolik Kilisesinin aksine, kutsal metinlerin karanlık ve sır olarak kalmamaları, sembolik ve alegorik anlatımlarla zorlaştırılmama ları hedeflenmekteydi. Artık Kitab-ı Mukaddes yazılı kanun statüsünde olacaktı. Ancak Hıristiyanlığın temel metinlerine yönelik bu literal oku ma anlayışı bu metinlerin sosyal yaşama oldukça katı ve sert bir şekilde uygulanması sonucunu doğurmuştur.
Zwingli aynı zamanda, Protestanlık içinde yaşanan sakramental bir tartışmanın da önderliğini yapmıştır. Zwingli’nin Luther ile arasında ki esas ayrılık komünyon ayininde Mesihin varlığının mahiyeti üzerine dir. Zwingli, Luther’in bu ayin sırasında ekmek ve şarap unsurları içinde Mesihin ‘gerçek’ varlığı inancına katılmamış, ekmek ve şarap unsurları nın Mesih’in ‘sembolik’ karşılığı olduğunu savunmuştur. 1529 yılında Margburg Görüşmesi ile bu sorunun çözülmesine çalışılmıştır. Ancak Zwingli ve Luther’in de bizzat katıldığı bu toplantıda uzlaşma sağlana mamıştır. Daha sonraki reformcu Calvin ise Mesihin varlığını ‘manevi’ bir varlık olarak niteleyecektir. Bu sakramental anlaşmazlık 16. yüzyıl reformasyonunun kendi içinde bölünmesi sonucunu doğurmuştur. Sonraki pek çok reformcunun uzlaşma gayretlerine rağmen bu sorun aşılamamış ve Protestan reformasyonu bütünlük sağlayamamıştır.
Zwingli’nin İsviçre’nin Roma Katolik Kilisesinden sadece dinsel olarak değil siyasal olarak da özgürleşmesi söylemi, İsviçre’nin Roma yanlısı kantonlarının tepkisini çekmiştir. Nitekim bu kantonlar Zürih‘e savaş açmış ve Zwingli 1531’de bu savaş sırasında öldürülmüştür. Zwingli’den sonra İsviçre’de reformasyon Calvin’in eline geçer. Calvin teolojik sistemini önemli ölçüde Zwingli’nin öğretileri üzerinde gerçek leştirmiştir. 1549 yılındaki Tigurinus Konsensüsü ile İsviçre reformasyo nu Zwinglian’dan Kalvinist doktrine bağlanmıştır. Bu nedenle Luthera nizm ya da Kalvinizm gibi günümüzde ‘Zwinglianizm’ tanımlamasından söz etmek mümkün değildir.
Hakan Olgun